Başlığa bakınca çok derin konulara gireceğimiz algısı oluşmuş olabilir. Ancak, bu konuyu güncel olanlarla ilişkilendirerek derinlik kazandırmadan anlatmaya çalışacağım.
Bugün, Yapay Zekâ konusu insanlığını önünde çok ciddi bir konu olarak durmaktadır.
Biz, ülke insanımız olarak bu konuların yeni gündeme geldiğini düşünüyor olabiliriz. Oysa, bu konular 1950’lerden beri üzerinde çalışmalar yapılan konulardır. Elbette, kavramsal anlamda çok eskilere dayanan çalışmalar, araştırmalar var, ancak laboratuar çalışmaları anlamında söylediğim tarihi sabitleyebiliriz.
Yapay Zekâ konusunun bize anlattığı çok önemli bir durum var. Aslında, biz o bize anlatılan yönü değerlendirmeli ve anlamaya çalışmalıyız desem çok da hata yapmamış olurum.
Yapay Zekâ, aslında insan zihninin bir analojisi(benzeri) şeklinde düşünülerek ortaya konmaya çalışılmaktadır. Dolayısıyla, aslolan; insan zihnidir.
Daha doğru bir ifade ile, esas hâkim olunması gereken, esas tam olarak ortaya konulması gereken, esas sınırsız olarak bilinmesi gereken konu; insan zihninin bütün ayrıntılarıdır.
İnsan zihninin ne olduğu, nasıl çalıştığı, nasıl işlediği eksiksiz bir şekilde orta yere serilmeden, onun benzerlerinin istenen işlevde olmasını beklemek ne derece doğrudur?
Bu durumda, elbette bir takım sorular ortaya çıkmaktadır.
İnsan zihni nedir? Her şeyden önce insanın zihin durumu; inançları, istekleri, duyumları, duyguları, acıları, hayalleri vb. dir.
Bu durumların insanın hangi organları ile bağlantısı olduğunu algılamalıyız? Beyin, nöronlar vb.
Bu durumda yeni bir soru; insanın fiziksel özelliği ile zihin durumu aynı şey midir?
Buradan çıkacak bir soru daha var elbette!
İnsana özel olan zihin durumlarını, insan kendisi açısından belirleyebilir, anlayabilir, tanımlayabilir, hissedebilir, anlatabilir de başkalarının zihin durumlarını aynı şekilde ortaya koyup anlayabilir mi?
Diğer bir ifade ile herkes herkesin zihin durumlarını kendisinde olduğu gibi ortaya koyabilir mi?
Bu soruların götürdüğü çok önemli yere doğru gidiyoruz.
Bu sorulara her birimizin vereceği cevaplar farklı olabilir.
Baştan beri sorduğum sorular ve cevapları çok önemli araştırma konuları olmakta ve üzerinde birçok çalışmalar yapılan konu özelliğini korumaktadır.
Yapay Zekâ gibi insana değişik duygular veren çalışmalar, araştırmalar yanında bu soruların cevapları insana yön veren çalışma ve araştırmalara da konu olmaktadır.
İşte, esas vurgulamak istediğim, anlatmak istediğim ve ortaya koymak istediğim mesele de budur.
İnsan zihni, zihnin işlevleri, başkalarının zihin durumlarını algılama ve anlama durumları üzerinde yapılan çalışmalar ile zihin özellikleri etkilenmeye, değiştirilmeye ve yönlendirilmeye uygun duruma getirilmektedir.
Bugün, ülkede içinde bulunduğumuz çok ağır, çok zor şartların hepimiz tarafından farklı anlaşılması, algılanması zihin üzerine yapılan çalışmalardan etkileşimin sonucudur.
Elbette, kişisel farkındalık düzeyi diye bir gerçek vardır. Ancak, tek başına bu farkındalık düzeyi farklılığı, yaşananları değerlendirmede yeterli olmamaktadır.
Kişisel hesap yapan bilinçli kişiler olduğu gerçeğini kabul ederek yola çıkarsak, bu kadar farklı algılamanın altında yatan gerçek, dünyada zihin durumları üzerinde yapılan çalışmalarla ilgilidir dememek bana çok zor görünmektedir.
Son cümlede yeni bir kelime daha kullandık; bilinçlilik.
Evet, bu kavram, aslında, bütün bu anlatılanların, yaşananların dayandığı en temel kavramlardan birisidir.
Bilinçli Olmak!
Bu kavram, günlük hayatımızda kıllandığımız şekliyle kullanıverip geçeceğimiz bir kavram değildir.
Bütün zihin durumlarının, beyin işlevlerinin nasıl olduğunu, nasıl çalıştığını anlamamızı sağlayan bir kavramdır. Dolayısıyla, Bilinçlilik kavramının hepimizi ve kesinlikle ilgilendiren bir yönü vardır.
Zihnimizin yönlendirilmesine, kendi dirayet ve irademizin başkaları tarafından idare edilmesine, başkalarının yaptıklarının gözü kapalı olarak onaylamamıza yol açmamasına engel olacak tek gerçek; Bilinçli olmaktır.
Görüldüğü gibi, başlıktaki Zihin Felsefesi sözü, sadece Felsefe Eğitimini ilgilendiren bir söz değildir. Zihin Felsefesi, her gün bizi kuşatan, daima bizi var eden, kesintisiz olarak yaşadıklarımız ve gördüklerimizle ilgili bir konudur. Bu nedenle, Zihin konularını daha ayrıntılı ve daha bilinçli olarak değerlendirmenin yoluna bakmalıyız