Sezona merhaba dedikten sonra iki önemli konuk ağırlayan 5 Ocak Gazetesi’nin klasikleşen kahvaltısının birinci konuğu Adana Valisi Süleyman Elban’dan sonra Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar...
Ama öncesinde sözlerime Savaş Çokduygulu ile başlamak istiyorum... Meslekte gıyaben kendini tanıyıp, birebirde tanışmamızın 2. Senesi... Keşke daha önce tanışmış olsaydım dediğim kıymetli insan...
Hiçbir zaman “Adana lobisi”ni dilinden düşürmeyen ve benim gözümde ADANA LOBİSİ için canla başla büyük emek, büyük fedakarlıklar veren bu lobinin KIYMETLİ İSİMLERİNDEN biridir...
Bir süredir 5 Ocak Gazetesi’nde konuk yazar olarak yazamasam da, gazetenin davetlerinde beni hiç es geçmeyen önemli bir ağabeydir benim için...
Ve her defasında şahsım için söylediği o güzel övgü dolu sözleri utandırsa da, onun gibi bir isimden hakkımdaki yorumu duymak da bir o kadar gurur verici...
Ve geliyorum geçtiğimiz çarşamba günü Divan Otel’de gerçekleştirilen sezonun ikinci kahvaltı organizasyonuna...
Bir dönem Seyhan Belediye Başkanlığı görevinden sonra şimdi Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar ağırlandı...
Her telden soruların sorulduğu, Adana’nın faydasına olan konular konuşuldu...
Benim sorum pandemi başından bu yana uzun bir süre Türkiye gündemine oturan konu “SAHRA ÇADIRI” oldu...
Dünyada Central Park örneği varken Adana’ya yapılan Sahra Çadırı gündemimiz oldu...
O süreçte çok fazla basın açıklamalarını dinledik... TV programlarında canlı canlı sözlerini dinledik... Ama yeniden sormak istedim...
“Türkiye gündemini uzun süre meşgul eden, sosyal medyayı yıkıp geçen sahra çadırını konuşmak istiyorum. Dünyada Central Park örneği varken, sizin yaptığınız Sahra Hastanesi mühürlendi. Ulusal kanallara kadar çıkıp açıklamalar yaptınız ama olmadı. O süreçte ne gibi organizasyon eksikleri, aksaklıkları yaşadınız, neden bir türlü anlatılamadı... Ne oldu da herşey birden başkalaştı?”
-“Corona ilk başladığında Sayın Vali Mahmut Demirtaş dedi ki; ‘Belki bu çok yayılacak belki de hastane olabilecek yerler aramalıyız.’
Arkasından gerçekten de İtalya’da İspanya’da başka ülkelerde koridorlarda hastaların yattığını görünce böyle bir şeye ihtiyaç olduğunu biz gördük. Ve dünya örnekleriyle başladık, hoş bizim Sağlık Dairesi Başkanımız eski SSK’nın eski Başhekimi onunla da istişare ettik.
Ben de Sayın Valimize bunu arz ettim ‘Sağlık Müdürü ile konuşun’ dedi.
Size söyleyeyim, bu bir politika aslında, işin gerçeği bu işlerde engel oldu. Politik korku baskısı ile iş yapmaya kalkarsanız, yapamazsınız.
Sağlık Daire Başkanımız, Tanju Bey ile görüştü, böyle bir şeyin iyi olacağını konuştular ve aslında bunun eleştirilecek bir yanı da yok. Çünkü bir pozitif vaka çıktığında acil değilse, yoğun bakımda yatması gerekmiyorsa, eve göndermektense böyle müşahede edilmek daha mantıklı.
Biz bunu hazırladık ve Sağlık Bakanlığını emrine sunmaya hazırız dedik.
Sonuçta biz çalıştıramayız...
Bizim 32 tane sağlık personelimiz var, bunun 11’i doktor, yaklaşık 20 tanesi hemşire ve emrinize vermeye hazırız dedik.
Sonra tabii bademi koptu...
Sayın Genel Başkanımızın “Sayın Cumhurbaşkanı yapamadı Zeydan yaptı” lafından sonra tabii koptu.
Oysa bizim orada niyetimiz tamamen iyi niyetti.
İlk hazırlık aşamasında o fotoğrafları ben çektim. O fotoğrafları alıp paylaştılar, ‘Pandemi hastanesi buymuş’ diye...
Dikkat ederseniz ben çok fazla polemik olmasın diye cevap bile vermedim.
Çıkıp şunu söyleyebilirdim; Bakın gördünüz mü işte bu hastaneye ihtiyaç var, diyebilirdim, demedim.
Yani açıkçası bunun da tartışılması bana çok net bir şekilde yaramasına rağmen, ben çıkıp söylemedim.
Artık bu konunun çok tartışılmasını da istemiyorum.
Bizim karantina dediğimiz, sahra dediğimiz hastanemiz orada. Hasta yatağı isteyenlere dağıtıyoruz. İsteyen olursa... Halen orada 130 yatağımız var. Biz yatağımızın bağlantısını yapmıştık, durdurduk onu almadık.
Bir ihtiyaç olursa biz yine Sağlık Bakanlığının emrinde çalışmaya hazırız.
Yani yukarıdaki insanlar siyaset yaparlar, bize bu inmemeli. Orada o siyaset yapar çatışır, öteki başka birşey söyler, diğeri başka birşey söyler ama bu hizmet eleştirilecek bir hizmet değil. Zaman bizi haklı çıkarttı...”