Zeydan başkan ve Adana

29/12/2020 21:49 3889

“Şehremini, Osmanlı Devleti ve Cumhuriyet öncesi Türkiye’sinde belediyelerin işlevlerini gören şehremaneti idaresinin başıdır. Şehremanetleri 16 Ağustos 1854 tarihli bir fermanla, Fransız komün idareleri örnek alınarak kurulmuş. Şehremanetinin başında bulunan kimse günümüzde halkın oylarıyla seçilmiş belediye başkanlarıdır.”

Büyükşehir Belediye başkanımızın yerel televizyonda olacağını telefonuma gelen mesajdan öğrenince izlemeye başladım…

Osmanlı döneminden ‘Şehremini’ tanımlamasını yaparak başlamamın bir sebebi var. Belediye başkanlarımızı seçerken, onların şehrin en emin ve güvenilir kişileri olduğuna inanarak oy veriyor ve seçiyoruz. Belediyelerin tüm imkânları, gelirleri, o gelirlerin zayi edilmeden, birilerine kıyak yapmadan kullanılması için belediye başkanlarımıza emanet ediliyor.

Sayın başkanımız Zeydan Karaları dinlerken, teslim alınan belediyenin borç yapısını, gelir-gider arasındaki açıkların ne kadar kötü olduğunu tekraren dinlemiş oldum. Neredeyse 20 ay gibi bir süredir sayın başkan, belediyenin gelir-gider tablosundaki bu açmazların çözümü ve artıya döndürülmesi adına verdikleri mücadeleyi anlattı.

Bugün dünyayı, ülkemizi ve yaşadığımız şehri irdelerken, çok farklı bakış açılarına ihtiyacımız var.

Hem Türkiye bu Pandemi sürecine hazırlıksız yakalandı, hem de Adana büyükşehir belediyesi çok daha fazla hazırlıksız yakalandı. Bu açıdan bakınca başkanın mücadelesinin zorluğunu içselleştirmeye çalışmanın gerekli olduğunu düşündüm..

Zaten bütçe dengeniz kötü, şişirilmiş kadrolar var ve istihdam konusunda büyük sıkıntıları olan kentin bu yönden de baskıları sürerken, bütün bunlara ilave olarak Pandemi sürecinde belediyenin gelirleri de azalıyor. Üstüne birde zor durumdaki esnafa kira yardımı, ulaşımda sıkıntıya düşen araç sahiplerine mazot desteği verilirken, ihtiyaç sahiplerine her gün yemek verilmiş. Bu Pandemi sürecinin başında maske konusunda büyük eksiklik yaşanırken, belediye olarak halka maske dağıtmak da elzem olmuş.

Başkana ‘mega projeler’ olacak mı diye soruluyor…

Hani içselleştirmeye çalıyorum demiştim ya, bana da sorsalar ilk mega projem, bütçe dengelerini oluşturan, borçlarını arttırmadan hizmet yapabilmeyi sağlayan bir belediye olmayı sağlamak olduğunu söylerdim. Ama insanlar sonuç bekleyen yapıdalar. Sebepleri dinliyor, ama ne olursa olsun, sonuç bekliyorlar.

Peki mega (devasa) proje deyince, ne bekliyoruz?

Hani onu mu yapsak, yoksa bunu mu yapsak, diye oturup konuşmakla, oluşan fikir havuzunun içinden bir veya birkaç başlık seçerek, yapmaya başlamak, bitirmeden yarım bırakmak, bitirsen bile seçtiğin devasa projenin şehrin ilk önceliği değilse, zaten kıt olan kaynaklarını boşa harcamış bir yönetim olarak tarihe geçmez misin?

Bu soru sorulunca aklımdan bunlar geçti. Tamda bu günlerde, Eylül 2015 tarihinde yapılan Birleşmiş Milletler (BM) Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi’nde, 193 ülke tarafından imza edilerek dünya gündeminde yerini alan ve “Sürdürülebilir Kalkınma İçin Gündem 2030“ şeklinde adlandırılan, Gündem 2030: Küresel Hedeflerini okuyup incelerken, mega projeler sorusuyla karşılaşmış oldum.

Başkan ‘Ulaşım masterr planı’ hazırladıklarını ve bu çalışmanın mega kentlerde olmazsa olmaz bir gereksinim olduğunu söyledi. Sonra not aldığım başlıklarda, Adana ilimizin ciddi bir kütüphaneye ihtiyacı olduğunu, turizm konusunda bir eylem planı hazırlıkları olduğunu, yenilenebilir enerji konusunda Güneş enerjisi ile ilgili iki proje hazırladıklarını söyledi.

Adana geçmişte Kent konseyi aracılığı ile 2006 yılında ‘Mevcut durum raporu – Adana sürdürülebilir eylem planı’ yapmış ve kitap olarak yayınlamıştı. Aradan geçen altı yıl sonra 2012 yılında, ‘adana mevcut durum raporu ve Adana kent ulaşım raporu’ çalışmalarını yapıp kitap olarak basım kamuoyunun ve erk sahiplerinin ilgisine sunmuşlar. Aradan sekiz yıl geçmiş ve o günlerde tespit edilen sorunlar ve sürdürülebilir eylem planı konusunda gelinen noktalar bu gün bildiğim kadarıyla sorgulamamış durumda.

Şimdi yeni bir dönem var ve yeni bir sayfa açarak Adana hedefler belirlemeli…

Adana erkleriyle, kurum ve kuruluşlarıyla, sivil toplum örgütleriyle, top yekûn olarak öncelikle mevcut durumunu iyi bir şekilde analiz ederek ortaya koyması gerekiyor. Mevcut durum raporu doğrultusunda ve BM’lerin ortaya koyduğu ‘Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’ göz önüne alınarak, stratejik bir ‘Adana Eylem Planı’ ortaya çıkarılmalı ve bu hedefler doğrultusunda yalpa yapmadan, çalışılmalıdır diye düşünüyorum.

Sayın başkanımız televizyona sık çıkmadığını söyledi. Bence tam tersi, bilhassa bu günlerde, şehrin emini olan başkan olarak çok daha fazla iletişim kanallarını kullanmalı, Adana halkını bilgilendirmelidir. Doğruları ve sıkıntıları bilmek ve ona göre tedbirlere ortak olma hakkımız elimizden alınmamalıdır.

Burada birazda televizyon programı hakkında söylemem gerekenler var.

O kadar uzun bir ara verildi ki, ben bile başkanı sonuna kadar izlemek istediğim halde, başka yönelimlerime odaklandım. Reklam verilmesine elbette itirazımız olmaz, çünkü televizyonların yaşaması için gelire ihtiyacı var. Ama reklam yerine belediyelerin hizmet tanıtımları çok daha uzun süre yer aldı.

Bir başka gözlemim programın formatının önceden iyi irdelenmeden hazırlanmış bir akışta sürmesi oldu. Soru sorma konumunda olan çok değerli arkadaşlarım, moderatörün eksik koordinasyonu içinde yeterli ve eşit süre alamadılar.

Yerel medya konusunda yaşadığımız şehir yeterli desteği maalesef vermiyor. Oysa hem yönetenlerin, hem de yönetilenlerin, 4. Kuvvet olan medyaya ihtiyacı var. İzlenebilir düzeyde programlar yapacak imkân ve kadrolara sahip televizyonlara ve yerel gazetelere ihtiyacımız var. Sosyal medya üzerinden ve gazeteleri aracılığıyla, özveriyle habercilik yapmaya devam eden gazeteci arkadaşlarımızı, buradan saygıyla kutlamayı borç bildim. Umarım Adana iletişim kanallarını çoğaltarak, nitelikli bir hale gelmesi adına, tüm erk kullananlar ve iş hayatı içinde olanlar tarafından desteklenir.