Tarihte ülkelerine hükmetmiş padişahlar, krallar, sultanlar iyisiyle kötüsüyle kimler gelmiş, kimler geçmiş? Özellikle Orta Çağ’da yaşayan zengin, soylu asilzadeler can sıkıntısından mıdır, yoksa gerçekten psikopat olduklarından mıdır bilinmez ama kendi halkına nasıl kötülükler, ne gibi zulümler yapmışlar. İnsanın okudukça, araştırdıkça, bilgilendikçe midesinin kaldıramadığı neler var neler? Bugünkü yazımda, Orta Çağ İngiltere’sinde bir asilzadenin, soylu bir psikopatın yapmış olduğu manyaklıklar var. Birçoğunuz tarih kitaplarına geçen bu hikâyeyi öyle ya da böyle duymuştur. Dilerseniz bir de bu yönüyle bakınız…
1560-1614 yılları arasında yaşayan Macar asıllı seri katil Elizabeth Báthory, nam-ı diğer Kanlı Kontes, dünya tarihinin gördüğü en korkunç seri katillerden biri. Elizabeth Bathory, nam-i diğer Kanlı Kontes, Macaristan’ın en zengin ve köklü ailelerinden birinde doğmuştur. Elizabeth doğduğu sıralar, ailesi Macaristan’ın en soylu ve zengin ailelerinden biriydi. Kuzeni Macaristan başbakanıydı, amcası Stephan ise daha sonra Polonya kralı olmuştur. Bathory ailesi zengin ve soylu olmasının dışında, çok güçlü ilişkilere ve tanıdıklara sahipti. Elizabeth Bathory daha 4-5 yaşındayken sara nöbetlerine katlanmak zorunda kalıyordu ve sorunlu bir çocuk olarak yetişti. Sorunlu ve çekingen yapısına rağmen genel olarak entelektüel, becerikli ve akıllı bir kadındı.
***
KIZ KÖLELERE İŞKENCE YAPMAYA BAŞLAR!
1575 sonbaharında 15 yaşındayken, 25 yaşındaki Kont Ferencz Nasdasdy ile evlendi ve kendi soyadını devam ettirmek için soyadını ona verdi. Evlilikten sonra Csetjhe Kalesi’ne yerleştiler. Kale Macaristan’ın kuzeybatısında, şehre yukarıdan bakan bir tepede yer alıyordu. Evlilik, aslında Nasdasdy ailesinin bir sınıf atlama çabasıydı. Çünkü daha güçlü olan Bathory ailesi, onlardan daha üst bir statüde bulunuyordu. İleriki yıllarda birkaç çocuk dünyaya getirdiler. Kont Ferencz zamanının büyük bir kısmını evinden uzakta savaşarak geçiriyordu. Savaş alanında cesur ve güçlü bir askerdi ve hayatının son döneminde Macaristan’ın “kara kahramanı” olarak anıldı. Evli oldukları 25 yıl içerisinde, kocası savaşa gittiği için yalnız kalan Elizabeth’in hayatı gittikçe sıkıcı bir hal alıyordu. Zaman öldürmek için saatlerce ayna karşısında güzelliğine bakıyordu ve genç erkeklerle birlikte oluyordu. Bir seferinde bir erkekle birlikteyken kocası tarafından yakalandı, fakat kocası bu durumu affetti. 20’li yaşlarında kölelere işkence yapmaya başladı. Bu işkence gün geçtikçe Elizabeth’e büyük bir zevk vermeye başladı. Çocukluğunda yaşadığı travmalardan mı bilinmez ama Elizabeth günden güne daha sadist bir yapıya bürünmeye başladı.
KAN İLE GÜZELLİĞİN FORMÜLÜNÜ BULDUĞUNU DÜŞÜNÜR!
Elizabeth Bathory’e Kanlı Kontes denilmesinin nedeni aşağıda anlatacağım olaylardan sonra başlıyor aslında. Bir gün, genç bir hizmetçi kız, Elizabeth’in saçını tararken yanlışlıkla canını acıtır, ardından canı yanan Elizabeth’ten çok sert bir tokat yer. Burnu kanayan genç kızdan akan kan Elizabeth’in eline gelir ve Elizabeth bu kan ile kızın güzelliğini aldığını düşünür. Ardından erkek uşağı Johannes Ujvary’e kızı soymasını söyler ve kızın kollarını bir fıçının üzerinde tutarken atar damarlarını kestirtir. Genç kız öldükten sonra Elizabeth bu kanla banyo yapar. Daha önce söylediğim gibi şizofren olan Elizabeth, artık genç kalmanın yolunu bulduğunu düşünür. Bundan sonraki 10 yıl içerisinde Elizabeth Bathory’nin yardımcıları ona birçok güzel kız getirdiler.
***
DEĞİŞİK İŞKENCE YÖNTEMLERİ UYGULAR!
Elizabeth, bir süre sonra büyücülüğe de merak salar ve Dorotha Szentes (Darko) adlı gerçek bir büyücüden büyü ile ilgili bilgiler almaya başlar. Bunun üzerine Darko, Elizabeth’in sağ kolu olur. Bunun dışında eski hemşiresi İloona Joo, erkek uşağı Johannes Ujvary ve Anna Darvula adlı hizmetçi kız da ona yardım etmektedir. Onların da yardımı ile Cetjhe Kalesi tüm kötülüklerin merkezi olmaya başlamıştır. Elizabeth’in yaşlanma ile ilgili takıntısı olduğu için daha çok genç kız seçiyordu.
Kızları bağlayıp, ayak parmaklarının arasına yağlanmış kâğıtlar koyup, önlerinde ateş yakıyordu. Önce ayakları alev alan kızların, sonra tüm vücutları yanmaya başlıyordu. Elizabeth bunu büyük bir zevkle izlerken, gençleşme ile ilgili bir büyü ayini miydi yoksa sadece sadist bir duygu ile gerçekleştirdiği bir işkence miydi bilmiyoruz. Bilinen bir başka işkence yöntemi ise, kızların ağızlarını, çeneleri birbirinden ayrılana kadar çekmesi idi. Huyu iyi olduğu günlerinde, kızları soyarak erkek misafirlerin önüne çıkartıyordu. 20'li yaşların sonuna doğru iki kızından ve bir oğlundan sıkılan Elizabeth, onları evlatlıktan reddetti ama onları bu işkence ortamının içine sokmadı. Yıllar geçtikçe masum kızların kanına olan ihtiyacı gittikçe artıyordu. Yeni işkence yöntemleri geliştirmişti. Mesela kızları tamamen bal ile kaplayıp, onları böceklerin ve arıların önüne atıyordu. Elizabeth’in bir başka işkence yöntemi ise; esir aldığı kızları çıplak olarak sıfır derecenin altında soğukta, buz gibi suyla, donarak ölene kadar yıkıyordu. (Devam Edecek..)
KAYNAK: https://seyler.eksisozluk.com/