Yazı yazmak için bilgisayarın karşısına geçtiğim zaman, günlerden beri düşündüğüm konuların hepsini bir kenara bırakıyorum ve ekonomiden başka bir konuyu yazmak içimden gelmiyor, maalesef, maalesef. Oysaki o kadar çok yazacağım tarihî, felsefî, siyasî temelli konular var ki ve bu konularda hazırlıklarım var ki, inanın bilgisayarın karşısında bu konuları yazmaya kendimde güç bulamıyorum.
Neden?
Çünkü,
Bugün,
Ülkemizde ekonomiden başka bir konuyu konuşmak, yazmak, işlemek hangi gerekçe ile olursa olsun mümkün görünmüyor. En azından bana göre öyle.
Yani, Sezen Aksu ile ortaya koymaya çalışılan suni gündemlerin ömrü artık birkaç gün. Hatta kamuyou geneli için hiç gün.
Dolar yükseldi, indi, geri çıktı falan filan.
Bu iniş çıkışlar beni sadece Türk insanının günlük hayatını ne kadar etkilediği açısından ilgilendiriyor. Onun dışında beni neden ilgilendirebilir ki... Ülkede döviz mevduatı olanların sayısı dört yüz bini bulmuyor.
Burası seksen beş milyonluk (ülkede hâlâ neden var olduklarını bilmediğim milyonlarca kişiler hariç) koca bir ülke. Bu nedenle düşüncelerimiz, görüşlerimiz de bu ağırlıkta olmalıdır.
Bakın, bir ülkede zam da olabilir, enflasyon da olabilir. Bizim ülkemizde de olabilir, olmuştur da. Ancak, bu zam diye tabir edilen ürün fiyat artışları, zam olmaktan çıkıp da zulüm haline gelirse, ekonomi artık ekonomi olmaktan çıkar, toplumsal bir yara, bir işkence durumuna gelir.
Diğer ürün zamlarına, yani bütün zamlara elbette itirazımız var ve şikâyetlerimiz var.
Ancak, birkaç kalem var ki, bu ürünlere yapılan zamlar, ekonomi ölçütleri ile değerlendirilecek zamlar değildir.
Nedir bu ürünler?
1- Elektrik
2- Akaryakıt
3- Gübre
4- Ev Kiraları
Bu saydıklarım bir ülke ekonomisinin can damarlarıdır, temel unsurlarıdır.
Bu ürünlere yapılan zamlar, enflasyon vs. gibi ekonomik ölçütlerin boyutlarını çok çok aşmıştır.
Bu ürünler, toplumsal sonuçları olan ürünlerdir.
Bu ürünler, kullanılmama ihtimali düşünüşebilecek ürünler değildir.
Bu ağır geçen kış şartlarında elektriği kullanmadan yaşamak mümkün mü?
Akaryakıt kullanılmadan ulaşım, nakliye gibi konuları gerçekleştirmek mümkün mü?
Gübre olmadan, dünyanın en güzel toprakları olan Türkiye topraklarını ekmek, işlemek mümkün mü?
Barınmak için bir ev kiralamadan yaşamak mümkün mü? Bu kira ile ilgili olarak Ev satınalma konusuna hiç girmek istemiyorum. Çünkü, ülkemde çok büyük bir kesim, ev satın almak hayalinden vazgeçmiş bulunmaktadır ki, bu durumun aidiyet duygusunu zedelemesinden endişe duymak gerektir.
Bu saydıklarıma yapılan akıl almaz zamların durumu yeniden gözden geçirilmeli ve gerekirse geri alınması sağlanmalıdır.
Devlet, bugünler için vardır.
Zam demek zulüm demek değildir.
Kimle konuşsam, kimle görüşsem bu zamların etkisini dile getirmekten başka bir konu duymuyorum.
Bu konu, tamamen toplumsal bir konu haline gelmiştir.
İnanın, ne seçim odaklı, ne parti odaklı, ne kişi odaklı, ne de grup odaklı bir düşünce içerisinde değilim.
Girmek istemiyorum ama, seçim konusuna, demokrasi konusuna bakış açım çok çok farklı. Bu nedenle, bu konulardan ayrı düşünmek gerektiğini görüyor ve biliyorum. Bu durumu şunun için söylüyorum; bir takım kutuplaşmalar, bir takım ayrışmalar temelinde birbirimize bakarak gerçeklerin üstünün örtülmemesi gerekir.
En ufak bir eleştiri düşmanlık demek değildir. En ufak bir itiraz karşı taraf demek değildir. Hepimiz bu ülkede yaşıyoruz. Bu ülkenin temel ilke ve felsefesi vardır ve Cumhuriyeti kuran irade bunları çok açık bir şekilde belirlemiştir. Bu temel ilke ve felsefe bu ülkede yaşayan herkesin uyması gereken ilke ve felsefelerdir. Bunda kutuplaşma ve ayrışma olmadıktan sonra geri kalan konular eleştirilebilir ve farklı değerlendirilebilir.
Bu gerçeklerin ışığında saydığımız ürünlere yapılan zamların mutlaka yeniden gözden geçirilmesi gerekir ve hatta geri alınması gerektir.
Bu ürünlerden bazıları doğrudan ülke yönetiminin iradesi dışında gibi değerlendirilebilir, ama, sonuçta bir Devletimiz vardır ve bu Devlet de bizim için, Tük Milleti için vardır. Dış mihraklar ise bu zamların nedeni, insanımıza destek olarak onları yenelim.
Başta saydığımız ürünlere olmak üzere zamların tahammül sınırlarını aştığını mutlaka görmek ve bir an önce önlemler almak şarttır. Çünkü, aile içi sıkıntılar ve bu sıkıntıtılara bağlı olarak da aidiyet duygusunun yıpranmaması hepimizin en temel arzusu olmalıdır.
Ülke bizim Ülkemizdir, Devlet bizim Devletimizdir, Türk Milleti bizim Milletimizdir.