Son günlerin en önemli sorusunu sormama gerek kalmadan, Aydınlar Ocağı Genel Başkanı’nın yazısı devreye girdi. 128 Milyar ve hatta belki de daha fazlasının nerede olduğunu zaten herkes biliyor, o nedenle, bilinen ile her zaman ilgilenilir. Zaten bu konu, kısa sürede bitecek gibi görünen bir konu da değildir. Toplumun neredeyse tamamının dikkat kesilmesine neden olmuş bir konudur. Çünkü, nerede sorusuna cevap verilmedikçe, kamuoyu NEREDE sorusuna olan ilgisini azaltmayacaktır. Çevremizde, hangi görüş ve düşüncede olursa olsun, hemen herkes bu konuda bir tartışma ortamı içerisindedir.
Bu nedenle, 17 Nisan 2021 günü Aydınlar Ocağı Genel Başkanı Sayın Mustafa Erkal Hoca’nın yazısını olduğu gibi yayınlamayı zamanlama açısından daha uygun ve önemli gördüm.
YAZI ŞU:
“Yine defolu mallar piyasaya çıktı. Bir ara yine Türkiye Cumhuriyeti’nin ve hemen hemen her ülkede genç nesillere yönelik vatandaşlık şuuru aşılayan andımızın kaldırılması, madalyalardan Atatürk resminin çıkarılması, rahmetli Atatürk’ün isminin yeni havaalanlarından ve yeni yapılan statlardan silinmesi, devleti yeniden kurma ve ismini de Yeni Türkiye olarak koyma bazılarının gündemindeydi. Yeni Türkiye’ye yeni anayasa teranesi altında bunlar tekrar piyasaya sürüldü. Bazı siyasetçilerin ve yargıdaki bazı bürokratların amacı herhalde ülkedeki kamplaşmaları genişletip hızlandırmak olmamalıdır. Eğer 15 Temmuz 2016’da FETÖ işgal ve darbe teşebbüsü başarılı olsaydı onlar da bu ve benzeri değişiklikleri yapıp sözde Yeni Türkiye’ye varacaklardı. Türkiye’den Yeni Türkiye’ye belki birkaç devletçik de kurulabilecekti.
Tükiye’nin isminin başına yeni ve eski şeklinde kelimeler konması tamamen yanlış bir değerlendirmedir. Türk tarihi şerefli bir süreç ve bir bütündür. Türkiye, yeni kurulmakta olan bir gecekondu devlet değildir. Yeni Türkiye konusunda sözde dost ve müttefiklerimizin çok gayreti oldu. Patron aynı olunca tezgâhtarlar sahibinin sesini haykırıyor. Graham Fuller bu isimle bir kitap yazdı ve bize tavsiyelerde bulundu. Paul Henze ve AB Milletvekili İngiliz Andrew Duff da aynı tavsiyelerde bulundular. Bu tavsiyeler Millî Devlet’in, üniter yapısını bozması, çokkültürlülük virüsünü anayasaya sokması idi. Kendileri için bitmeyen Ulus Devlet döneminin sona erdiğini bize hep hatırlattılar.
AB Temsilcisi sarışın Karen Fogg’u da unutmayalım. Kumkapı’da demlenip açıldıkça ne tavsiyelerde bulunurdu? Yeni Osmanlıcılık modelini geliştirerek tekrar ağabeyliğe soyunun ve yanımıza ufalanarak gelin dediler. Atatürk resimleriyle uğraşan AB yetkilileri Kumkapı’da içkiyi biraz fazla kaçırınca kaldırın bu resimleri deyiverdiler.
İçeride ve dışarıda Atatürk ile bu derece uğraşmak üzerinde iyi durulmalıdır. İçeridekiler şunu iyi bilsin ki; Atatürk’ü ve Cumhuriyet Türkiye’sini içinize sindireceksiniz. Bunun başka bir yolu yok. Cumhuriyet Türkiye’sini içe sindirmek de hiçbir zaman 1923 öncesini inkâr olamaz. Tarihimiz örnek ve önemli bir süreçtir ve bir bütündür. Sözde dost gözüken, dün Osmanlıyı Balkanlardan, bugün de Türkiye Cumhuriyeti’ni kuşatıp Ortadoğu’dan çözmeye çalışanlar hilal-haç mücadelesini sürdürüyor. Ankara’dan kaçıp Brüksel’in ve Washington’un şefaatine sığınmayı kurtuluş sanmayın. Biz kimseyi zorla vatandaş yapmadık. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından rahatsız olanlar kendilerini fazla yorup zorlamasınlar. Vatandaşlıktan çıkmak da kolaydır.
Bir soru ile yazıyı bitirelim: Yeni dedikleri anayasa’dan Türk Milleti ve millî kimliği çıkarmayı kafalarına koyanlar, ülkeyi etnik parsellere bölmeye çalışanlar, acaba Türk Dünyası’na ne diyecekler ve onlardan utanmayacaklar mı? Herkes kendisine çeki düzen vermeli; yanlışları tekrar etmemeli, olmadık adamlarca aldatılıp yeni çözümler merakına katılmamalıdırlar.”
Olduğu gibi aktardığım Prof. Dr. Mustafa Erkal Hoca’nın bu yazısı, Aydınlar Ocağı’nın kamuoyundaki algısı ve ülkemizin bugün, içinde bulunduğu durumda hangi ana noktalarda birlik, beraberlik sağlamak gerektiğini göstermesi açısından son derece önemlidir. Mutlaka dikkate alınması gereken uyarılarla dolu bu yazı, aynı zamanda, MİLLÎ, YERLİ ve BAĞIMSIZ olmanın da bir göstergesi ve ŞARTLARI olarak değerlendirilmelidir.
Duymayanlara ve görmeyenlere benim kanalımla da ulaşmasını sağlamayı bir görev bilerek davranma gereği hissettim.