Yazı da, kışı da zengine güzel

14/01/2023 20:19 314

 

Ocak ayının ortasındayız ve zemheri soğuklarla birlikte kar, yağmur, çamur derken uzun bir süre güneşe hasret kalacağız. Sıcacık yataktan kalkmak, buz gibi sularda el yüz yıkamak, soğuk odalarda üst baş değiştirmek tam bir işkence. Bu zorluklar elbette kırk kanaat geçinen, kazandığı anca ev kirasına, faturalara, yeme içmeye yeten dar gelirli garibanlar için geçerli. İçimizi karartan, güne mutsuz başlamamıza sebep olan kapalı, soğuk ve yağmurlu havalar insan psikolojisini derinden etkiliyormuş! Uzmanlar öyle diyor… Sizce uzmanların bunu söylemesine gerek var mı? Zaten kara kışı dibine kadar yaşıyoruz. Bunu anlamak için uzman ya da bilirkişi olmaya gerek var mı?   

***

Şöyle bir düşünün lütfen; Tek göz odada yanan bir soba. Diğer odalar morg misali soğuk! Musluklardan akan su buz! Kliması olanlar, yüksek elektrik faturadan korkuyor. Haliyle en fazla 1-2 saat çalıştırıyor. Doğalgaz mı; o zaten çok lüks. Soba kullananlar da pek farklı değil. Bir torba kömür, daha sobada yanmadan cepte kül oluyor. Odun-talaş fiyatları da keza aynı. Akşam saatlerinde gürül, gürül yanan sobaya kömür, odun takviyesi yapılamıyor. Neden mi? Yakacak çok pahalı da ondan! Diğer günler düşünülerek fazla kullanamıyor da ondan! Kış saati uygulamasının olmadığı ülkemizde, sabahın 7:30’una kadar hava aydınlanmıyor. Zaten bu kış saati uygulamasının olmayışı apayrı bir sorun. Aydınlanmamış hava, soğuk ve karanlık odalar… Sabahın ayazında kırk kat giyinerek yollara düşen öğrenciler, çalışanlar trafik çilesiyle birlikte okula, işe gitme telaşında. Bir de yağmur yağıyorsa! Soğuktan tir tir titreyen, yağmurda çoraplarına kadar ıslanan, bir de üstüne dikkatsiz, düşüncesiz, saygısız sürücülerin yol kenarındaki suları üstüne serpmeleri. Aman Allah’ım tam bir rezillik! 

Akşam oldu, evinize döndünüz. Hava kararınca soğuk olan hava, daha da soğuyor. Evin hanımı yemeği ocağa koyduktan sonra soba yakma telaşına girer. Gürül, gürül yanan sobalı odada sıcaktan durulmaz hale gelinir. İnsan şöyle bir mayışır. Diğer odalara veya lavaboya gitmek zulüm olur. Çünkü daha önce de belirttiğim gibi; sobalı odanın dışında her yer soğuk, her yer buz! Kimseler yerinden kalkmak istemez. Ve… Maksimum 2 saat sonra soba söner, içerisi soğumaya başlar. Kısıtlı yakacaktan dolayı odun, kömür, talaş atılmaz. Oda soğur ve ardından battaniyeler yorganlar devreye girer. İki büklüm yattığı yerden kalkamaz insan. Kazandığı paranın yarısından fazlasını yakacağa harcayan evin reisi, eşine ve çocuklarına çaktırmadan içten içe; ‘Artık havalar ısınsın!’ diye dua eder. Sokaklarda çalı çırpı toplayan, eski kıyafet, karton kutu ile evini ısıtmanın çaresi arayanları saymıyorum. Evsiz, barksız gecenin ayazında sokakta kalanları da saymıyorum. Ağzı olan, dili olmayan sokak hayvanlarını da hiç saymıyorum.

Güneş yüzünü gösterince, havalar ısınıp ilkbahar geldiğinde, haneye de bahar gelir. Söylediğim gibi; Zengine zaten bir şey olmaz.

***

Bilirsiniz; Adana’ya yağmur yağdığında kış, güneş açtığında yaz gelir. Doğrusu ılıman iklimde yaşadığımız için çok şanslıyız. İlimizde nispeten kara kış yaşamıyoruz. Ya daha soğuk memleketlerde yaşayanlar ne yapsın?

Ağır ekonomik şartlarda boğuşan dar gelirli vatandaş, kış aylarında aile olmaktan çok hayatta kalmaya çalışıyor. Birde ülkemizde bu kadar kötü ekonomi ve gelir dağılımında bu kadar haksızlık varken, bu gibi durumlara alışık olmamız lazım. Öyle değil mi? Anlayacağınız; güzel ülkemin tüm güzelliklerinden faydalanmak onlara nasip oluyor. Bu adaletsiz düzende, sistemi bozuk dünyanın yazı da, kışı da zengine güzel!