20 YIL RÖTARLI GELEN KURŞUN!
Bir tuhaf olay ise 1893’de Texas’ta gerçekleşiyor. Henry Sindland isimli şahıs, kız arkadaşıyla dışarıya çıkmaya hazırlanırken, karşısında kızın ağabeyi görür. Hemen bahaneler üretmeye başlasalar da kızın ağabeyi silahına davrandı ve bir el ateş etti. Kurşun Henry’in bir yanağından girdi, diğer yanağından çıktı ve arkadaki ağaca saplandı. Tabii ki Henry bu olayın şokuyla düşüp bayıldı. Kızın ağabeyi ise çocuğu öldürdüğünü düşündü ve sinirini alamayarak kendi kafasına bir el ateş ederek intihar etti. Aradan bir süre geçtikten sonra Henry, kız arkadaşıyla evlenir ve olayın gerçekleştiği evde yaşamaya başlarlar. Aradan 20 yıl geçer. Henry evin önündeki ağacı kesmeye niyetlenir. Fakat kendisi bayağı üşengeç olduğundan ağacı patlatmaya karar verir. Dinamiti yerleştirir, uzaklaşır ve bekler. Dinamitler patlar ve Henry ölür! Nasıl mı? 20 yıl önce kızın ağabeyinin silahından çıkıp ağaca saplanan kurşunun beynine gelmesiyle! Kısacası kurşun 20 yıl rötarlı olsa yerine ulaşmıştır.
***
Jane, her sabah olduğu gibi iş yerine gider ve faks makinesinin başına geçer. Fakat o da ne! Faks makinesi çalışmamaktadır ve bu işi yapabilecek tek insan aklına gelir, Martin.
Jane, Martin’in ev telefonunu çevirmeye başlar ve telefon dört kere çaldıktan sonra Martin cevap verir. Jane, faks makinesinin bozulduğunu anlatır ve Martin’den gelip bir bakmasını rica eder. Fakat Martin şoklardadır.
Martin; ‘Benim bu sokaktan geçtiğimi nasıl bilebildin?’
Jane; ‘Ne sokağı, sen evde değil misin?’
Martin; ‘Yoo... Ben sadece yolda gidiyordum ve yolun kenarındaki ankesörlü telefonun çaldığını duydum. Telefonu açtım, karşıma sen çıktın!’’
Büyük bir tesadüf eseri Jane numarayı yanlış çevirmiş, yoldaki ankesörlü telefonu aramıştı. O sırada da aramak istediği kişi yani Martin, tam da telefonun önünden geçiyordu.
Baronların Kaderi…
1872 yılında baron Rotmayer, öğlen evinden çıkarken Cloyt Nolban tarafından tabancayla öldürüldü. Olur ya demeyin, çünkü baronun babası da 20 yıl önce aynı şekilde, aynı yerde öldürülmüştü ve katilin adı yine Cloyt Nolban’dı. Her iki suikastçının birbirleriyle hiç ilişkisi yoktu ve çok ayrı kentlerden Marsilya’ya gelmişlerdi. Rastlantı işte...
***
Tesadüfler sonucu ne garip olaylar olmuş öyle değil mi? Eminim siz değerli okurlarımız da hayretler içerisinde kalmışsınızdır. Yazımın birinci bölümden de belirttiğim gibi böyle garip ve ilginç tesadüfler kimine göre şans, kimine göre kader, kimine göre ise alın yazısı olarak nitelendirilir. Ne diyeyim; Güzel ve şansı bol olan tesadüflerle karşılaşmanız dileğiyle.