Tarihin tozlu sayfaları insanoğlunun birbirinden tuhaf davranışları, akla hayale sığmayan işkenceleri ile doludur. Bunları muhakkak duymuş, okumuş, filmler ve belgeseller sayesinde izlemişsinizdir. Gerek taht kavgası, gerek iktidar uğruna, gerekse hırs ve zevk adına yapmış oldukları birbirinden kötü, zalim ve acımasız hükümdarlar gelmiş geçmiştir. Bu hafta ise Orta Çağ İngiltere’sinde yaşanan garip ama tarihi bir olayı paylaşmak isterim. 1516-1558 yılları arasında yaşamış bir İngiliz Kraliçesini misafir etmek istedim. Bakalım o zalim kraliçe kimmiş?
I.Mary (18 Şubat 1516-17 Kasım 1558), Kanlı Mary, orijinal ismiyle Bloody Mary şeklinde anılan, yüzlerce insanı sırf Protestan olduğu için cayır, cayır yaktıran bir hükümdardı.
Bloody Mary, 1516 - 1558 yılları arasında yaşamış İngiltere kraliçesi. Öldükten sonra ‘Kanlı Mary’ lakabını alan biraz bahtsız!, biraz rahatsız!, biraz da acımasız! olan bu kraliçeyi dilerseniz yakından tanıyalım.
Tarihe "Kanlı Mary" olarak geçen Mary Tudor, meşhur İngiliz Kralı VIII. Henry'nin sağ kalmayı başaran ilk çocuğu ve İngiltere tarihinin gerçek anlamda tahta çıkan ilk kadın hükümdarıdır. Buna rağmen tarih onu "İngiltere'ye engizisyonu getiren hükümdar" olarak bilir. Beş yıllık kısa hükümdarlığı süresince Protestanlar başta olmak üzere yüzlerce insan yakılmıştır. Kanlı Mary ismi de buradan gelir.
***
VIII. Henry'nin hayatta kalan ilk varisi olmasına rağmen hayatı çok büyük zorluklarla geçmiş bir figürdür Kraliçe Mary. Takıntılı bir şekilde erkek varis isteyen bir baba için hayal kırıklığı olarak başlayan hayatı, zaman içinde daha da zorlaşmıştır. Babası en sonunda annesi Aragon'lu Katherine'den istediği varisi alamayacağını anlayınca, onu uzaklara gönderip anne Boleyn'le evlenmiş, Mary'i de gayrimeşru ilan etmiştir. Böylece doğuştan prenses olan Mary, tahttaki hakkını kaybeder ve neredeyse yarı hapis bir hayata mahkûm edilir. Babasının baskısıyla annesinin kraliçeliğini, daha da önemlisi Katolik inancını inkâr etmeye zorlanır ve annesinin yerine gelen anne Boleyn'i kraliçe olarak kabul etmek zorunda bırakılır. Evliliklerinden üç yıl sonra anne Boleyn idam edilince, üvey kardeşi Prenses Elizabeth de kendisi gibi gayrimeşru ilan edilir ve ablasının yanına gönderilir. Mary, kendini sonradan en büyük rakibi olacak kişiye dadılık yaparken bulur. Prensesliğini ve tahttaki hakkını geri kazanması ancak babasının üçüncü karısıyla evlenmesi ve nihayet istediği erkek varise kavuşmasıyla olur. Varisler arasında en büyük çocuk olmasına rağmen, çaresizce erkek kardeşinin hükümdarlığını kabul eder, hatta vaftiz töreninde onun vaftiz annesi olarak yer alır.
Annesinin gözden düşmesi ve sürgüne yollanması, kendisinin gözden düşüp gayrimeşru ilan edilmesi, dinini inkâr etmek zorunda kalması ve bunlara neden olan kişilere boyun eğmek zorunda bırakılması, hastalıklı bir çocukluk ve gençlik geçirmesine neden olur. Hem annesi Kraliçe Katherine, hem kendisi yarı hapis hayatlar yaşadıkları için birbirlerini görmeleri mümkün değildir (resmi olarak hapsedilmediler, ancak izinsiz mekân değiştirmeleri yasaktı ve izin verilmiyordu.) Annesinin son yıllarında hiç yanında olamaması ve ölümü esnasında yanına gidememesi birçok tarihçiye göre karakterinde en derin iz bırakan olaylardan biridir. Biyografisini ele alan birçok kaynak Mary'nin bu dönemlerde sürekli kustuğunu ve yataktan çıkamadığını belirtir. Tüm gençliği hastalıkla geçmiştir.
Mary'nin tahta geçmesi erkek kardeşi Kral Edward'ın henüz 15 yaşındayken 1553'te ölmesiyle değil, halkın ona sahip çıkmasıyla olur ki; sonrasında bu kadar nefret edilecek birinin başlangıçta bu kadar destek görmesi ilginçtir. Kardeşi ölüm döşeğindeyken konseyin de dayatmasıyla iki kız kardeşini de, babaları sonradan tekrar prenses ilan etmesine rağmen- varislikten reddeder ve tahtı ikinci dereceden kuzeni Jane Grey'e bırakır. Bunun temel nedeni Katolik olmasıyla bilinen Mary'nin 20 yıl önce Protestanlığı benimsemiş, İngiltere'ye tekrar papa inancını getirmesinden korkmasıdır. Jane tahta çıkar ancak bu durum iç karışıklığa neden olur. Ortada iki prenses varken tahtın uzak bir akrabaya bırakılmasını onaylamayan halkın da desteğiyle Mary Tudor tahtını alır ve Jane Grey ile destekçilerini idam ettirir. Henüz 17 yaşında olan Jane Grey, tarihe "dokuz günlük kraliçe" olarak geçer.
Mary ise İngiltere tarihine ilk hak sahibi kraliçe olarak geçer
Öncesinde İmparatoriçe Matilda ve kendi kuzeni Jane Grey örnekleri olmasına rağmen ikisinin taht iddiası şüpheli olduğu için Mary tarihçilerce ilk İngiltere kraliçesi olarak kabul edilir. Tahta halkın desteğiyle ve çok büyük umutlarla gelen Mary, konseyin tavsiyesiyle evlenmeye karar verir. Annesinin İspanyol kanının etkisi altında kalır ve eş olarak onun uzaktan kuzeni olan İspanyol Prensi Philip'i seçer. Bu tarihten sonra işler değişir. Tahta çıkmasıyla ilk defa mutluluğu bulan Mary, evlendikten sonra eski mutsuz günlerine geri döner. Hayatı boyunca prenses olmanın hiçbir avantajını yaşayamamış bir kadın olarak önce babasının, sonra kardeşinin izni olmadığı için evlenememiştir. 37 yaşında tahta geçip, 38 yaşında evlenmesi, kocasına normalin ötesinde sevgi ve bağlılık hissetmesine neden olur. Kısa süre içinde çocuk sahibi olmak ister. Bu iki durum da Mary'nin hayatını mahvedecek ve ölümünü hızlandıracaktır. (Devam Edecek..)
KAYNAK: https://seyler.eksisozluk.com/