TARİH BİLİNCİ

08/07/2020 12:40 1045

 

            YaÅŸlı dünyamız bir milyar yılı geride bıraktı. İnsanoÄŸlu ise, 500 bin yıldır sahnede. Tarihin baÅŸlaması da yazı ile birlikte ve 6 bin yıl önceye dayanıyor.

            Atalarımız olan Türk kavimi M.Ö. 2200 yıllarında ortaya çıkmış, yani 4 bin yıl kadar önce. İlk Türk hakanı da Tuman (Teoman) Yab Guden.

            Atatürk, ‘’Bir ulus büyükse, tarihini bilerek, kendini tanımakla daha büyük olur. Tarihten alınacak dersler vardır. O, ne güzel bir aynadır. Siyasi kurumların kurulması, deÄŸiÅŸtirilmesi, dağılmasındaki sebepler ve bundan çıkarılacak sonuçlar önemlidir...’’, ‘’ Türk çocuÄŸu, ecdadını tanımakla daha büyük iÅŸler yapmak için kendinde güç bulacaktır.’’ Diyor. Bu görüşe katılmamak mümkün deÄŸil. Bu yüzden Atatürk, Türk tarihini, gerçek yönüyle ortaya çıkarmak için Türk Tarih Kurumunu’nu kurdurdu.

            Ulusal tarihimizin siyasi, sosyal, ekonomik, dini, hukuki, edebi ve sanat bölümleri üzerinde ciddi eserler ve araÅŸtırmalar, ne yazık ki, az hatta yok gibi. Bu büyük bir eksiklik. Oysa ki, tarih, geçmiÅŸi gösteren bir ayna. Öyle bir ayna ki, geleceÄŸe de ışık tutar ve de yön verir.

            Tarihçi; sorumluluÄŸunu bilmeli ve yansız olmalı. Bazıları, kolayca kötülüyor, mahkum ediyor ya da ÅŸan ve ÅŸerefle göklere çıkarıyor. Oysa ki; olaylar, kiÅŸiler ve toplumlar aynı ama, çıkarılan sonuçlar farklı. Bu yüzden, tarih yazmak zor. ‘’ Tarih yazmak, tarih yapmak kadar önemlidir. Yazan, yapana sadık kalmazsa, deÄŸiÅŸmeyen hakikat insanlığı ÅŸaşırtcak bir mahiyet alır.’’ diyor Atatürk. Bu nedenle; doÄŸru, saÄŸlam, gerçek tarih bilgilerine sahip olmak lazım. Bugünü anlamak ve geleceÄŸe hazırlamak için, ihtiyacımız var bunlara.

            BaÅŸarılı, büyük devlet adamlarının iyi tarih bilmeleri bir raslantı deÄŸil. Hareket edilen nokta, içinde bulunulan hal iyi bilinmezse, yönelinecek hedef de saptanmaz. Japonya ve İsrail, tarih bilinci ve bilgisi çok üstün iki millet ve devlet. Sadece; kendi tarihlerini deÄŸil, dünya tarihini de iyice inceliyorlar. Hatta, Türk tarihi konusunda da deÄŸerli eserlere sahipler. Japonyanın geliÅŸmesinde, İsrail’in 2000 yıl sonra yeniden doÄŸmasında, bu güçlü tarih bilincinin büyük payı var.

            Okullarımızda tarihi bir türlü sevdiremedik öğrencilere. Çünkü, tarihi öğretmemiz yanlış, hatalı. Ya hep övünüyoruz yaptıklarımızla, ya da yakınıyoruz hatalarımızla. Orta yolu bulamadık. Bilimsel bir yaklaşımdan uzak kaldık. Tarihi; kronolojik olaylar ve savaÅŸlar dizisi gibi gösterdik hep. KiÅŸiler; ya kahmaran, ya da hain. Geri kalma sebeplerimizi de, kötü padiÅŸahlara ve yobaz hocalara baÄŸladık.

            Bugün Türk tarihçiliÄŸi, çaÄŸdaÅŸ tarih anlayışını hala yakalayamadı. Bunun da haklı bazı nedenleri var. Osmanlı İmparatorluÄŸu; Atlas Okyanusu’ndan Hint Okyanusu’na, Kuzey Buz Denizi’ne kadar yayılmış büyük bir devlet,imparatorluk. Tarihi belgeler yabancı diyarlarda kalmış, kaybolmuÅŸ. Belge olmayınca da, tarih yazılamaz.

            Tarihimizde 26 Türk beyliÄŸi var. En uzun ömürlü olan OsmanoÄŸulları (1299-1922) 623 yıl, İkinci sırada RamazanoÄŸulları (1352-1608) 256 yıl, Selçuklular (1077-1307) 230 yıl.

            Osmanlılar ilk günden beri ciddi bir devler arÅŸivi kurmuÅŸlar. Timur, Bursa’yı yaÄŸma ederken, bu önemli arÅŸivi yakıp, yok etmiÅŸ. Bu yüzden 1402 yılından öncesine ait pek az resmi belge elde bulunuyor. Ayrıca, modern tarihçiliÄŸimizin de öyle uzun ve köklü bir geçmiÅŸi de yok. Az sayıda araÅŸtırmacımız var, onların da imkanları çok kıt. Fikir tarihçiliÄŸi düzeyini yakalayamadıkça, modern tarihçilikten bahsedilmez.

            Türk tarihiyle ilgili eksikliÄŸi kapamaya çalışan Atatürk’ün kurduÄŸu Türk Tarih kurumu, onun ölümünden sonra canlılığını yitirmiÅŸ, sesini duyuramaz olmuÅŸtur. Prof.Dr. Yılmaz Öztuna’nın dediÄŸi gibi, ‘’ Türk tarihi ne yazılmış, ne de deÄŸerlendirilmiÅŸ deÄŸildir.’’ ÇaÄŸdaÅŸ, bilimsel tarihi incelemeler sonucunda elbette büyük yanlarımız, kusurlarımız ortaya konacaktır. Böylece, hem kendimizi tanımış ve de dünyaya tanıtmış olacağız.

            Türkler, ÅŸamanken de, müslümanken de Allah’a inanmışlar ve yabancı dinlere saygı göstermiÅŸler, hoÅŸgörülü olmuÅŸlardır. Eegemenlik, adelet ve insanlık duyguları hep güçlüydü Türkler’de. Türkler, dünya hakimiyetinin kendilerine emanet edildiÄŸi inancı içindeler. Böyle olunca da, bütün kavim ve dinlerin de koruyucusu oldular. Ulus, din, sınıf farkı ve karşıtlığı mücadeleleri olmadı Türkler’de. Bu sayede, adelet içinde, huzurla ve barış içinde hüküm sürdü Türk devletleri, imparatorlukları. Türkler’in bu tutumu çok etkiledi çevresini. Bazı hıristiyan kavimler, varlıklarını ve dinlerini sürdürebilmek için, Türk egemenliÄŸini seçtiler. Halbuki, o dönemlerde hıristiyanlar, müslümanlara da, farklı din ve mezheplere de yaÅŸam hakkı tanımıyorlardı. Türkler, bu üstün nitelikleri ile uzun süre egemenliklerini sürdürdüler. İngilizler, Hindistan’da ancak bir asır kalabildi ama, Türkler, burada dokuz asır hükmettiler. Hem de İngiliz gibi, Hint halkını sınıflara ayırıp, köle muamelesi yapmadan.

            Türk kaÄŸanları, Türk sultanları; uluslarının mutluluÄŸu ve ilahi egemenlik için, mücadeleyle görevli olduklarını açıkça söylemiÅŸlerdir. Halkları da, onların ilahi bir güç taşıdığına inanmış ve bu yolda çalışmayı kutsal bir görev olarak kabul etmiÅŸtir. Bu yüzden devlet baba, sultan baba denmiÅŸtir halk tarafından. Halkın devlete isyan etmeyiÅŸinin altında, bu inanç yatar. Osmanlı, 623 yıl özgür ve efendi olarak yaÅŸadı bu felsefeyle.

            ArÅŸive, belgeye nedense önem vermiyoruz. Devlet dairelerinde görülen tablo, dağınıklık, ilkellik bunun çok açık bir kanıtı. Depolara, dolaplara, ambarlara klasifiye edilmeden atıyoruz. Yıpranma, su basması, yangınlar, farelerin yemesiyle yok olup gidiyorlar. Eski belgeleri okuyacak insan da pek az. Bilgisayar teknolojisinin girmesi lazım bu iÅŸlere. Eski nüfus ve tapu kayıtlarını bulmak ve çıkarmak çok zor günümüzde.

            Osmanlılar, devlet arÅŸivine çok önem vermiÅŸler. O günlerden kalan, milyarlarca sayfa tutan 150 milyon belge, bugün BaÅŸbakanlık arÅŸivinde. Dünyanın en büyük arÅŸivi burası. 150 milyon belgenin, ancak 50 milyonu tasnif edilebilmiÅŸ. NiÅŸancı denilen bir bakan sorumluymuÅŸ devlet arÅŸivinden. ArÅŸivde çalışanların başındaki memura Defter Emini denirmiÅŸ. ArÅŸive verilen ad da, Defterhane Hazinesi. Belgeler, ciltli defterler ÅŸeklinde, sahifeler de kumaÅŸtan keseler içinde muhafaza ediliyor. PadiÅŸaha ait sandıklar, ya sarayda padiÅŸah arÅŸivinde ya da baÅŸbakanlık denilen sadaretin arÅŸivinde. PadiÅŸah iradeleri, Divan-ı Humayun Zabıtları (tutanaklar), Mühimme Defterleri ve bu defterlerin özetleri. Bölgelerin sayımı, vergi resimleri, köyler, mahalleler ve bunlarla ilgili yasalar, mahkeme tutanakları, has, zeamet, tımarlar, akıncılar, yeniçeri defterleri, mektuplar, vakıfnameler... Çok önemli tarihi belgeler. Hepsi, padiÅŸah mührü ile mühürlendikten sonra, arÅŸive kaldırılıyor. Ancak, sadrazamın yazılı emriyle belgeler çıkarabilmekte. Üzerinde oynama, düzeltme, deÄŸiÅŸtirme yapmanın cezası da idam. 1590 yılında arÅŸivde hatalı bulunan üç katip idam edilmiÅŸ, haber vermeyen altı katibinde elleri kesilmiÅŸ ve iÅŸten atılmış. ArÅŸivden sözlü emirle belge çıkarabilen tek kiÅŸi, padiÅŸah. Paha biçilmez bir hazine olan baÅŸbakanlık arÅŸivinin iyileÅŸtirme çabaları devam ediyor. ÇaÄŸa yaraşır bir hale gelmesi ve tarihçilerin çalışmalarına açılması, ne kadar erken olursa o kadar yararlı olur. Bazı yanlışlar düzeltilir, bazı gerçekler de gün ışığına çıkar böylece. Benzer iyileÅŸtirmeyi, tüm devletle ilgili birim arÅŸivlenlerinden de beklemek hakkımızdır sanırım.