Ülkemizde Cumhurbaşkanlığı ve parlamento şeçiminin, son anda bir değişiklik olmaz ise 14 Mayıs 2023 günü yapılacağı kesinleşmiştir. Cumhur ittifakını oluşturan iktidar partilerinin, temel atma ve açılışlar, sosyal konut projeleri, ucuz faizli veya hibe şeklindeki kredi programları, emeklilere 3.600 ek gösterge, Emeklilikte Yaşa takılanlar(EYT) ile ilgili düzenleme ve asgari ücretin yükseltilmesi gibi uygulamalarla seçime çok önceden hazırlandığı görülmektedir. Bu uygulamalar ile siyasi iktidar, ekonomik olarak zora soktuğu kitleleri yeniden kazanmaya çalışmaktadır. Zira, daha önceki seçimlerde oy aldığı kesimlerin, bu günlerde oldukça sıkıntı içerisinde olduğu, yapılacak seçimde alternatif aradığı, yapılan anketlere yansımaktadır.
Seçim sürecinden en fazla etkilen alan ülkemizin ekonomisidir. Seçim sürecine girilmeden önce yapılamayan birçok şey, bu süreçte rahatlıkla yapılmaktadır. Bu dönemde yapılanların hepsine “seçim ekonomisi” denilmektedir. Bu uygulamaların temel özelliği, akıl ve mantık ölçülerini zorlamak suretiyle, gerçekte olmayan kaynakların, oy almayı hedeflenen kitlelere kısa süreliğine ve geçici olarak aktarılmasıdır. Bu şekilde davranılarak hedef kitlenin kısa süreliğine de olsa ekonomik olarak rahatlaması ve mevcut iktidara tekrar oy vermesi hedeflenmektedir. Buradaki amaç ülkenin genel menfaati değil, yalnızca seçimin kazanılmasıdır.
Seçim döneminde kitlelere hesapsız kitapsız verilenlerin kaynağı, Karşılıksız para basılması veya yüksek faizle borçlanılmasıdır. Bu şekilde oluşturulan kaynakların, hedeflenen kitlelere aktarılmasının ardından yaşanacak ilk olumsuzluk, enflasyonun kontrolden çıkmasıdır. Ardından faizlerin ve döviz kurlarının yükselmesi gelir. İşin trajik yanı, başlangıçta kaynak aktarılan kesimlere verilen paralar, fazlasıyla onlardan geri alınır. Nasıl mı? Enflasyon ve vergi artışları bu işlevi çok iyi yerine getirir. Seçimden sonra, enflasyonun, vergilerin ve kamu mallarına yapılacak zamların, yağmur gibi yağacağı görülecektir.
Seçim dönemlerinde “seçim ekonomisi” uygulanarak, ekonominin genel dengelerinin bozulması, dar gelirli kesimin lehine değildir. Seçimden sonra, bozulan dengenin kurulması için vergi artışları ve zamlara başvurulması suretiyle, seçim kazanmanın bedelinin, yine dar gelirlilere ödetilmesi hiç adil değildir.
Saygılarımla,