SAĞLIĞIMIZ ve BESLENME 2

28/09/2022 18:46 821

 

Ardından ultra işlenmiş gıdalar geliyor. Aslında gıda denmemesi gereken mamuller, çünkü yapay işlemlerle ortaya çıkarılıyor. Bir şeyin ultra işlenmiş gıda olduğunu anlamak kolay değil,ancak içindekilere baktığınızda yazan şeyleri anlamıyorsanız, 45 ayrı maddenin adı geçiyorsa, muhtemelen yememek daha iyidir. Yine Latince adları olan, mutfağınızda bulunmayacak içerikleri varsa yemeyin. Ultra işlenmiş gıdalar, yetişkin diyetinin yüzde 60’ını, çocukların beslenmesinin ise yüzde 67’sini oluşturuyor. Üstelik beslenmenizdeki ultra işlenmiş gıda oranındaki her yüzde 10’luk artış, ölüm riskini, yüzde 14 yukarı çekiyor. Dünyada 11 milyon ölümle ilişkili olduğu düşünülüyor.
Yapay tatlandırıcılardan da bahsedelim. Çünkü birçok yolla vücudu olumsuz etkiliyor. İlk olarak mikro biyoma zarar veriyor, obezite ve diyabet artışına yol açıyor. Ayrıca beyni tetikleyerek sefalik insülin tepkisi adını verdiğimiz, soruna sebep oluyor. Normal şekerden bin kat daha tatlılar. Şekerin gelmek üzere olduğunu, beyne haber vererek bir nevi şartlanma yaratıyorlar; bunun üzerine beyin insülin artışı gibi metabolik etkilere yol açıyor. Neticede daha fazla acıkıyor ve daha fazla yiyorsunuz. İlk bakışta öyle gelmese de verilerin gösterdiği bir gerçek var: Yapay tatlandırıcı kullananların, fazla kilolu olma ve diyabete yakalanma ihtimali daha yüksek.
Son olarak, uzak durmanız gereken yiyecekler için, Çevre Çalışma Grubu’nun ewg.org adresli internet sitesine bakabilir, en yüksek pestisit miktarına maruz kalan meyve-sebzeleri görebilirsiniz. Organik olmayan çilek ve üzümden uzak durmakta özellikle fayda var. Yine avokado, muz, nektarin, kereviz suyu gibi şeyleri tüketirken, organik yetiştirildiğinden emin olun. Organik olmayanları toksinle dolu…
Bir de sınırlı tüketilmesi gerekenler var. Mesela her tür un. Yiyebilirsiniz ama abartmayın. Çünkü kan şekerini sofra şekerine göre daha fazla tetikliyor. Öte yandan normal şekeri de mümkün olduğunca azaltmaya gayret gösterin. Özellikle aç karna fazla şeker tüketmeyin. Yine işlenmiş rafine yağlardan olabildiğince uzak durun. Avokado yağı, zeytinyağı oldukça faydalı. Ancak diğer rafine yağların yapımında solventler, hekzan ve yüksek sıcaklıkla işlem yapıldığı için tehlikeli ve kolayca oksitleniyor. Sonuçta enflamasyona, bağırsak sorunlarına yol açabiliyor.
Birde  GDO’lu gıdalar var. Bunların en büyük sorunlarından biri içindeki glifosat. Bugünün tarım kimyasallarının yüzde 70’inde glifosat kullanıyor ve bu aslında bir herbisit. Herbisitler, yani bitki öldürücü ilaçlar, toprağa zarar veriyor, toprak mikro biyomunu öldürüyor ve besin açısından zengin, sağlıklı bitkilerin yetişmesini önlüyor. Mikro biyomumuzu mahvederek kansere yol açabiliyor.
Dhru Purohit: Marketteki ürünlerin yüzde 90’ında trans yağ ve yüksek fruktozlu mısır şurubu bulunduğunu söylüyorsun. Hangi ürünlerde yaygınlar?
Dr. Mark Hyman: Hemen her işlenmiş gıdada var. Ekmekte, pişmiş ürünlerde, dondurulmuş yemeklerde ve pizzada bulunabiliyor.
Dhru Purohit: Gıda sektöründekiler zararlı ürünleri kendileri yapmasa, başkasının yapacağını, insanlar istediği için bu ürünleri sunduklarını söylüyor.
Dr. Mark Hyman: Gıda sektörü, kültürümüzü kontrol etmekte çok başarılı. Sloganları belirliyor. Mesela kilo vermek için daha az yiyip, daha fazla hareket etmek gerektiği söyleniyor. Yani vücuda giren ve atılan kalori miktarı her şeymiş gibi yapıyorlar. Yani şişmanlık sizin suçunuzmuş gibi davranılıyor. “Tembel oburlarsınız, bu kadar çok yemeyip koltuktan kalkarsanız kilo verirsiniz” deniyor. Hal buki bilim bu yalanı desteklemiyor. Gıda aslında bilgi demek ve kalori de bu bilginin parçası. Bin kalori brokoli tüketmekle bin kalori yüksek fruktozlu mısır şurubu arasında devasa bir fark var. Biyolojinizi çok farklı etkiliyorlar.
Bir de “Halk bunu istiyor” lafı var. Köşe başında kokain satmaya başlasam insanlar onu da isteyebilir. Ama bu onu doğru yapmaz.

Yarın devam edeceğiz…