Onların yaşadığı depremse, bizim yaşadığımız ne?-3

20/03/2023 22:28 343

 

Sismik izolasyon kavramı ilk olarak 1876 yılında Tokyo Üniversitesi Maden Mühendisliği Profesörlerinden John Milne tarafından ortaya atılmıştır. Milne, yapının altına izolasyon amaçlı 25 cm çapındaki çelik bilyeler yerleştirerek çeşitli deneyler yapmıştır. Bu deneylerde kullanılan demir bilyeler, hafif depremlere karşı başarı olmuştur. Ancak sürtünme kuvvetinin az olmasından dolayı rüzgâra karşı etkisiz olduğu gözlemlenmiştir.

Sonrasında ise 1905 yılında ABD’de silindir sistemle yapılan izolasyon çalışmalarının depreme karşı etkili olduğu ortaya konulmuş ve bu çalışma sonucunda ilk resmi belgeye dayalı patent alınmıştır. Ancak ülkemizde izolasyonla ilgili az sayıda çalışma vardır ve bunlar sıklıkla lisans ve yüksek lisans tezi seviyesindedir.

***

1993-1996 yılları arasında ihaleye çıkarılan Tarsus-Adana-Gaziantep otoyolu üzerindeki viyadükler, Türkiye’de sismik izolasyon sisteminin kullanıldığı ilk yapılardır.

2000 yılında faaliyete giren İstanbul-Atatürk Havalimanı Dış Hatlar binası, 20 yıl garantili sürtünmeli izolasyon sistemiyle inşa edilmiştir.

Japonya’daki diğer önlemlerden biriyse, depremden 10-20 saniye öncesinde otomatik olarak devreye giren uyarı sistemi. Akıllı telefonlara kurulan bu sistemle depremden çok kısa süre önce insanların saklanabilmeleri ya da evlerinden çıkabilmelerini sağlayacak olan süreç kazanılmış oluyor. Bildirim yüksek sesle Japonca ‘Deprem var!’ uyarısı yapıyor.

Ayrıca ulaşımın temel unsurlarından olan hızlı trenler de, deprem sensörleri ile donatılmış ve her hangi bildirim algılandığında trenin yoldan çıkmasını önlemek için otomatik olarak fren sistemi devreye giriyor. 2011 yılında 9,0 şiddetindeki deprem meydana geldiğinde, ülkede birçok tren hareket halindeydi ve bu sistem sayesinde tek bir yolcu bile ölmedi.

Ülkemizde erken uyarı sistemi bir süredir deneme aşamasında. İstanbul ve İzmir’de uygulanan yerler var. Acil suretle yaygınlaşması ve hayatımızın bir parçası olması gerekiyor.

Ayıca, Japonya’da 3,0 şiddetinde bir deprem meydana gelse de, tüm televizyon kanalları yayınlarını durdurarak depremle ilgili bilgiler vermeye başlıyor.

Bunun temel nedeni halkı tetikte tutmak ve depreme yönelik olan ciddiyeti korumak. Tabii ki insan hayatının her şeyden önemli olduğunu bir kez daha hatırlatmak.

Japon devletinin bu hususta dikkat ettiği en önemli nokta eğitim. Deprem algısı halkın hafızasına o kadar başarılı bir şekilde işlenmiş ki, emlak sektöründe bile en önemli satış unsuru;, evin depreme dayanıklılık kalitesi.

Çünkü insanlar lüksten ziyade, evin depreme dayanıklılığı bilmek istiyor. Ayrıca Japon devleti deprem sonucunda meydana gelen vahim durumları, siyaseten küçük düşme olarak görmüyor. Bunun oyun olmadığının ve hata ile yüzleşmenin zaruri olduğunun farkındalar. Yani ihmallerin sorumluluğunu üstleniyor ve bir daha olmaması için konunun üzerine gitmekten çekinmiyor.

En önemlisi de bu sorumluluk bilinci değil mi zaten!

***

Japonya’da kesinlikle ‘İmar Affı!’ söz konusu bile değil. Ülkemizde birkaç yılda bir çıkarılan ‘İmar Affı!’ ile kaçak yapılara oturma izni verilmişti. Bu durum Hollanda televizyonlarında “Arabanızın freni mi patladı? Hiç sorun değil. Devlete 100 Euro gönderin ve yolunuza devam edin!” ifadeleriyle alay konusu olmuştu.

Türkiye’de birçok deprem uzmanı ve bilim insanı da ‘İmar Affı’nın bir cinayet olarak belirtmiş, ancak kendilerini dinleyen hiç bir yetkili bulamamışlardı.

Kısacası dostlar, sizin için iyi olduğunu düşündüğünüz bazı şeyler, başınıza gelebilecek en büyük felaketlerin kapısını aralayabilir. Siz kimsenin değil, bilim insanlarının sözlerine kulak verin ve şunu unutmayın; her şeyden önemlisi sizlerin ve ailenizin hayatları. (Devam Edecek..)