Onların yaşadığı depremse, bizim yaşadığımız ne?-1

17/03/2023 12:20 357

 

6 Şubat tarihinde ülkemizde meydana gelen ve 11 ilde hissedilen 7,6-7,7’lik iki büyük depremden sonra can kaybımız maalesef 50 bine, yaralı sayısı ise 120 bine ulaştı.

Yıkılan binlerce bina, dağılan on binlerce yuva ve enkaz altından çıkarılan yüzlerce insan…

Yüzyılın felaketi olarak adlandıran bu iki büyük depremden sonra, sorulması gereken tek bir soru kalıyor; bundan sonra ne olacak? Kaçak yapılara, rüşvetle verilen imar iznine, ruhsat almalara ve kolon kesme cinayetinin önüne nasıl geçilecek!

Gerçekten akıllandık mı?

Gerçekten uslandık mı?

Şu anda acılar halen tazeyken, yaralar henüz sarılmamışken bu soruya cevap vermek erken olur. Elbette zaman her şeyin ilacı ve bazı soruların da cevabını bizlere yine zaman verecek.

Acı üstüne acı yaşayan ve halen artçı depremlerle sarsılan insanlarımız, doğal olarak korkudan evlerine giremiyor. Gece yarılarına kadar uyuyamıyor, uykudan birden deprem kâbuslarıyla uyanıyoruz. Büyük bir deprem daha olacak korkusuyla yaşıyoruz.

***

Peki, biz böylesine korku içinde yaşarken, en az bizim kadar riskli deprem kuşaklarında yer alan ve 9,0 şiddetine varan depremlerle boğuşan iki ülkede yani Şili ve Japonya’da nasıl oluyor da çok daha az kaybı oluyordu?

Öyle ki; Şili’de 2011 yılında 8,8 şiddetinde 3 dakika devam eden büyük bir deprem meydana gelmiş, bu deprem dünyanın dönüş eksenini 3 inç değiştirmiş ve gün uzunluğunu 1,26 mikro saniye kısaltmış, 53 ülkede tusunami alarmı verilmesine neden olmuştu. Ancak can kaybı oldukça azdı ve bu can kayıplarının çoğu depremden değil, tusunamiden kaynaklanmıştı.

Japonya’da ise son yıllarda yaşanan depremler sadece 2-3 can kaybıyla sonuçlanıyor. O halde bu iki ülke bunu nasıl yapıyor ve yapmaları gerekenin farkına ne zaman vardılar?

Öncelikle Japonya’ya gidelim ve alınan önlemeleri, akıllı bina kodları ve iyi tasarlanmış mimarinin, yaşam ve ölüm farkını ne kadar etkilediğini görelim.

***

Depremi tetikleyen dört levhanın kesişiminde bulunan Japonya, aynı zamanda dünyadaki aktif olan10 volkandan birine de ev sahipliği yapıyor. Kısa aralıklarla şiddetli afetlere maruz kalan Japonya’da tusunamiler, kasırga ve deprem hayatın bir gerçekliği. Ancak bugünkü aşamaya çok acı tecrübelerle geldiler.

Kanto şehrinde 1923 yılında 7,9 büyüklüğünde yaşanan deprem 4 dakika sürmüş ve 100 binden fazla insanın ölümüne neden olmuştu.

Ülke 1933 yılında ise yeni bir depremle Sanriku Oki depremiyle yüzleşti ve 8,4 büyüklüğündeydi. 29 metre yüksekliğe ulaşan dalgalar açığa çıkmış ve tusunami sonucunda 5 bin ev yıkılmıştı.

Daha sonra 1995 yılında 7,2 şiddetindeki depremde 6 bin 200 kişi hayatını kaybetti. Öyle ki; son 50 yıl içerisinde Japonya’da görülen en yıkıcı etkiyi yaratmıştı. Şehirde sayısız yangın çıktı, altyapı tamamen çöktü ve Japonya devletine maliyeti 150 milyar dolara ulaştı. Ancak kayıp sayısı oldukça azalmıştı. Çünkü Japon halkı, yaşadıkları her felakette yeni bir eksiklerini keşfederek bunun için önlem almaya çoktan başlamıştı. (Devam Edecek..)