Okullardaki Kâbus; Zorbalık!

09/01/2023 15:22 354

 

Okullar, öğrencilere akademik bilginin ve mesleki becerinin yanı sıra sosyal sorumlulukların, oto kontrolün ve diğer bireylere saygının kazandırıldığı kurumlardır. Her çocuk ve genç, güvenli okul ortamında eğitim alma hakkına sahiptir. Okulda zorbalık ve şiddetten söz edilmesi bu ilkelere ters düşmektedir. Zorbalık, saldırganlığın bir formudur. Saldırganlık, saldırgan davranışların açığa vurulma eğilimi; öfke, bireyin engellenme, adaletsizlik, kendi benliğine yönelik tehdit karşısında hissettiği duygu; şiddet ise, güç ve baskı uygulayarak insanların bedensel veya ruhsal açıdan zarar görmesine neden olan bireysel veya toplu hareketlerin tümüdür. Zorbalığın şiddetten farkı, zorbalıkta güç dengesizliğinin söz konusu olmasıdır.

Zorbalık, her düzeyde öğrenim gören öğrencilerde görülmektedir. Ancak zorbalık, davranışı gösterme açısından öğrencinin içinde bulunduğu gelişim dönemindeki bazı özellikler önemlidir. Özellikle; aile otoritesini reddettiği, problemlerini, duygularını, korkularını, endişelerini akran gruplarıyla paylaştığı, grup içinde kabul ve sosyal statünün çok önemli olduğu, zamanının çoğunu arkadaşlarıyla okulda geçirdiği bir dönem olan erken adolesan (çocukluk ile yetişkinlik dönemi arasındaki fiziksel, cinsel, toplumsal ve psikososyal geçiş dönemi) döneminde zorbalık davranışları daha fazla görüldüğü belirtilmektedir. Zorbalık, zorbaca davranışta bulunanları (zorba), bu tür davranışlara hedef olanları (kurban) ve bu tür davranışları izleyenleri (izleyiciler) uzun süreli olumsuz etkiler. Olumsuz etkiler, zorbalık türüne ve öğrencilerin zorbalığa maruz kalma sıklığındaki artışa bağlı olarak değişiklik gösterir.

 

***

Bilimsel açıdan zorbalığın tanımı bu şekilde yorumlanıyor. Lakin uzman görüşlerinde olduğu gibi ‘Zorbalık’ bunlarla sınırlı mı? Bence daha önemli olanı; ortaokul ve lise çağlarındaki çoğu öğrencinin kâbusu akran zorbalığıdır. Çok tehlikeli ve ciddi psikolojik tranvalara neden olabilen akran zorbalığı, tatsız olayların yaşanmasında maalesef başrolü çekiyor. Çağımız gençlerinin kendini bilmez gelgitleri gerek öğretmenlere, gerekse ebeveynlere hayli zorluklar yaşatıyor. Bunun birçok örneği var elbet. Bireyin güzelliğinden çirkinliğine, boyundan kilosuna, derslerindeki başarısından içine kapanıklığına kadar birçok nedenden zorbalığa maruz kalanlar oluyor. Şimdi de sosyal medya üzerinde canavarlaşan, klavye delikanlıları da olarak adlandırılan gençler türedi. Bu tür davranışları yapan zorbalar, kız-erkek ayırtmazsızın kendinden daha güçsüz kişileri seçer. Bunlara Adana ağzıyla; ‘Hayırdır!’ diye sorulduğunda ise, süt dökmüş kediye bürünürler. Bu da ayrı bir tezat...

Gereksiz kıskançlık, aşırı hırs ve öfke kontrolünü ayarlayamayan gençler, bu etkenlerle tetiklenen zorbalık çağımızın en tehlikeli davranış biçimidir.

 

Anne-babalar, evlatlarını okuldan evlerine dönene kadar tabiri caizse yürekleri ağızlarda, korku içinde bekliyor. Benim de lise çağında bir kızım var ve kızımın eve geleceği saate kadar aklımda hep; ‘Acaba bugün kızımın canını sıkan biri oldu mu? Zorbalığa maruz kaldı mı?’ diye nedense hep tetikte beklerim. Yeni okul, yeni arkadaşlar ve bambaşka bir ortama alışmasının zorluklarını her anne-baba gibi bizler de yaşadık. İlkokuldan lise çağına kadar türlü nedenlerden ötürü kızımın okuluna gitmişliğim olmuştur. Çocukça olan sorunları önce sınıf öğretmeni, sonra rehber öğretmeni, en sonunda da okul yetkilileri ile bir şekilde çözüyordum. Öncelikle birbirimizi dinleyerek bizlere basit gelen sorunların çözüldüğünü söylemem gerek. Haklı veya haksız dinlemeyi bilmezseniz, zaten bir çözüm yolu bulamazsınız. En deli çağları olarak tabir edilen lise dönemi hakikaten zor bir süreç. Gençliğe adım atmanın en tehlikeli evreleridir. Bunu hepimiz kabul ederiz. O yüzdendir ki; hem eğitimciler, hem de öğrenciler dikkatli olmalı. Özellikle ebeveynler çok ama çok dikkat etmeli. Çoğu anne- babanın küçük bir gazla hareket ettiğini düşünecek olursak, varın sonunu siz düşünün.

 

***

Zorbalığın önüne geçme adına emniyet yetkilileri, psikologlar, Sivil Toplum Kuruluşları (STK’lar) zaman, zaman okullarda konferanslar düzenliyor. Öğrencilere, öğretmenlere ve ebeveynlere farkındalık yaratmak amacıyla düzenlenen bu tür bilgilendirme toplantıları, asıl amaca ulaşmada son derece önemli. Konferanslarda bir öğrencinin bile bilinçlenmesi, aklıselim davranması, varsa yapmış olduğu yanlışın farkına varması büyük bir kazanç. Keza, anne-babalar için de oldukça önemli. Ama yine de okul müdürlerine, müdür muavinlerine, sınıf öğretmenlerine, özellikle rehber öğretmenlere büyük iş düşüyor. Anlayışlı, empati kuran, karşılıklı dinlemesini bilen ebeveynler, üzerlerine düşeni yaptıktan sonra zaten ortada bir sorun kalmıyor.

 

Bana kalırsa zorbalığın baş düşmanı karşılıklı iletişimdir. Yoksa vurmak, kırmak, yıkmak işin en kolayıdır. Diyelim ki öyle davrandınız. Peki ya sonra… Sonrası meçhul!

Önemli olan üzücü olayların önüne geçilmesi ve öğrencilerimizin sorunsuz eğitimlerine devam edebilmesidir. Unutmayalım; Her çocuk ve genç, zorbalıktan uzak, güvenli okul ortamında eğitim alma hakkına sahiptir.