NE YAZALIM VE NASIL YAZALIM

03/03/2023 22:53 466

 

Ülke olarak yaşadığımız Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan merkezli depremler ve sonradan yaşadığımız Hatay merkezli depremler sonucunda çok ağır dönemlerden geçiyoruz. Kayıplarımız altından zor kalkılacak kadar fazla. Bu ağır şartları, kayıpları, çözülmesi çok zor sıkıntıları görüyoruz da;

İlk depremin olduğu 6 Şubat gece saat 4.17’den itibaren Devletimizin tüm kurumları görevlerinin başında, Devletimizin tüm kadroları vatandaşlarımızın yanında mı diyelim?

Ülke olarak en ufak bir sıkıntımızda yanımızda görmeye alıştığımız ve adını Büyük ATATÜRK’ÜN koyduğu, yani Hilal-i Ahmer’den Türk Kızılayı yaptığı kurumumuz yine aynı şekilde, deprem olduğu andan itibaren çadırları kurdu, mutfakları hazırladı, kan dağıtımına başladı mı diyelim?

TAMP (Türkiye Afet Mücadele Plânı) ile ülkenin gerekirse tamamında ve her tür afet için yapılacak çalışmaların merkezi olarak tasarlanan AFAD, depremin ilk dakikalarından itibaren her yere yetişti mi diyelim?

1999 Marmara Depremi’nde ilk andan itibaren harekete geçen ve bu harekete geçmeyi kurallaştıran EMASYA Protokolü kaldırıl(ma)dığı(!) için yine gözbebeğimiz olan Mehmetçiklerimiz tüm gücüyle ve ilk andan itibaren Türk Milleti’nin yanında idi mi diyelim?

Türk Kızılayımız elindeki çadırların tamamını ilk andan itibaren insanımıza dağıttığı için başka isteyenlere veremedi mi diyelim?

Türk Kızılayımız AŞ olmuş, Holding olmuş ve şahane kârlar elde ediyor, bizler de bu kârı artırmak için bağışlarımızı artıralım mı diyelim?

Gerek yurtdışından gelen yardım ekipleri gerekse yurtiçinden deprem bölgelerine giden yardım ekipleri çok düzenli bir şekilde yerleştirildiler ve her iş aksaksız yürüdü mü diyelim?

Depremde zarar gören bütün il, ilçe, köy ve mezralara kadar bütün vatandaşlarımıza ilk fırsatta yetişildi ve yaraları sarılmaya başlandı mı diyelim?

Suriyeli gayrıtürklerin yağma, çapulculuk, hırsızlık, saldırı ve arsızlıkları hemen önlendi ve hiç bir insanımızın malına ve canına zarar veremediler mi diyelim?

Suriyeli gayrıtürkler ülkeye dağıtılıp başta Mersin olmak üzere bu aşamadan sonra yaşanması muhtemel çok ciddi sıkıntılara engel olundu mu diyelim?

AFAD’ın başına İlahiyatçı getirilmiş ve Afet ile mücadelede en doğru seçim olmuş mu diyelim?

İşte böyle yazacaksak ve yaşadıklarımızı, gözümüzün önünde olan olayları gördüğümüz ve anladığımız şekilde yazmayacak, söylemeyecek isek ne yazalım, ne söyleyelim?

Israrla vurguluyorum; hiçbir kesim, cemiyet, cemaat, parti, zümre, grup, kişi adına yazmıyorum ve söylemiyorum. Hiçbir televizyon, gazete, sanal alem dayatması ile düşünmüyorum ve görmüyorum. Bilinç kazandığımdan beri elimde birtek ölçü var: Büyük Türk Milleti! Son zamanlarda geldiğim noktada kullanmayı tercih ettiğim, bütün bileşenleri ile Türk Milleti! Bu özelliğimiz çok iyi bilinir ve her dönemde aynı  özelliğimizi koruduk. Böyle yazmayı bugüne kadar hiç tercih etmedim ve etmek de istemezdim. Ama, bugün yaşadıklarımızdan dolayı yazmak zorunda olduğumu hissettim.    

Peki, biz her şeyi toz pembe göstererek yazar isek şu aşağıya yapacağım alıntılarla çelişkiye düşmüş olmaz mıyız?

“geç kaldığımızın farkındayız”

“yapılan eksiklerden dolayı helâllik istiyorum”

“çadırı satan arkadaşlarımı eleştirdim”

“7300 kişilik AFAD personeli ile her yere yetişmek mümkün değildir”

“biz Türk Silahlı Kuvvetleri olarak hazırdık”

 Daha bir çok söz var da hepsini tek tek yazmaya gerekyok. Anlatmak istediğim anlatılmıştır diye düşünüyorum.

Böyle dönemler, yaraları sarmaya çalışma dönemleridir. Böyle dönemlerde yetkililer, daha hoşgörülü, daha anlayışlı, daha yumuşak olmak durumundadırlar. Hatta öyle olmalılar ki, yapılan eleştirileri sindirmek durumunda kalmalıdırlar. Çünkü, yapılan eleştiri acımasız, hesaplı olduğu kadar yapıcı da olabilir ve dolayısıyla anında işe de yarayabilir.

Biz böyle değildik, ne oldu bize?

Bu soruyu siyasetçiler açısından soruyorum. Yoksa, Büyük Türk Milleti bütün bileşenleri ile millet olarak dimdik ayakta olduğunu bir daha gösterdi ve gurur duyduk.

Siyasetçilerin kutuplaşma ve kutuplaştırma siyasetinin sonuçlarını maalesef ağır ödüyoruz.

Umarım bu süreç bir an önce sona erer.