Şükrü Tunar bir klarnet ustası idi. 1908 Edremit doğumlu olan Şükrü Tunar, babası askere gidip şehit olunca ailenin bütün yükü onun sırtına bindi ve çeşitli işlerde çalıştı.
Askeri Bandoda klarneti görünce bu saza merak saldı ve ilgilendi.
Gün geldi İzmir’e gitme zorunluluğu çıktı. İzmir’de çeşitli musiki derneklerine devam ederek bilgisini geliştirdi. Bu durumdan hoşnut olmayan Şükrü Tunar sonunda İstanbul’un yolunu tuttu.
Bir gün Mesut Cemil’in başkan olduğu İstanbul Radyosuna gitti ve Mesut Cemil’den kendisini dinlemesini istedi. Mesut Cemil onu kırık klarnetiyle de olsa çok beğendi ve anlaşma yaptı.
Askerliği sırasında İstanbul’da arkadaş torpilli ile bando takımında kaldı. Askerlik bittikten sonra artık olgunlaşmıştı ve müziğin bütün inceliklerine vakıf olmuştu.
Zeki Müren’le tanışması kendi isteğiyledir, okula gitti ve ona okul dönüşü bir plak doldurttu. Ondan sonra her ikisine de şöhret kapıları açıldı. Çünkü bu plaklar bütün Anadolu’ya dağılıyordu. Ondan sonraki çalışmalar ortak çalışmalardır. Güfte Zeki Müren’e aitse de bestede Şükrü Tunar’ın payı vardır.
1962 yılında Zeki Müren’in sahne aldığı gecede taksim yaptığı sırada kalp krizi geçirerek ölmüştür.
Günümüz gençleri onu bir hoca ve bir idol olarak görmektedir.
Soyadı Özbek olan Ankara Radyosu Türkçe Müziği şefi. Kendisi Hukuk mezunu olup, bir süre yurt dışında Dış İşlerinde çalışmış, avukatlık yapmış bir zat. Varlıklı oldukça görgülü bir insan, diğer müdürler için aynı şeyi söylemek mümkün değil.
Melahat Pars ve Ankara’dan gidip koro şefi olanlar. Radife Ertem bu konuda başı çekenlerden. Onu diğerleri takip ediyor. Melahat Pars bir doktor eşi. Kocası askeri doktor. Ankara’da Radyo Evi imtihanına girip kazananlardan. İstanbul’a gittiği zaman hemen koro şefi olmuş ve güzel besteleri ile tanınmıştır. Genç bir müzisyen ona âşık olmuş, o da şunları söylemiştir: ‘’Git vazgeç güzelim bu sevdadan çünkü bende vakit çok geç. Sen kendine bir bahar seç.’’ Yine Ankara’dan gelen Semahat Özdenses benzer bir şarkı bestelemiş, o da koro şefi olmuştur.
Faruk Nafiz tanınmış bir şairimiz. Birçok şiiri bestelenmiş ve şairler arasında bu bakımdan tutunmuştur.
Lemi Atlı zamanında Boğaz Bülbülü olarak tanınmıştır. Küçük yaşta annesini ve babasını arka arkaya kaybedince teyzesinin yanında büyümüş olan bu zat bulunduğu ortam itibarıyla müzikten yararlanmıştır. Mualla Gökçay’a âşık olmuş ve bir yaş gününde hediye olarak bir şey götüremeyince hemen dışarıya çıkmış bir kahvede oturmuş ve Mualla için bir şarkı bestelemiştir. Bunu anlatan Profesör Erol Yavaşça, çünkü Mualla’yı ağlarken görmüş, ne olduğunu sormuş ve cevabını almıştır.
En Beğendiklerim.
Okuyucuların hepsi güzel okuyorlar. Aralarında fark yok gibi. Ama ben yine de içinden bazılarını daha çok tutuyorum. Bunlar kim?
Elif Güreşçi, Yıldırım Gürses, Mustafa Sağyaşar. Mustafa Sağyaşar’ın özelliği erkeklerden tek sahne alan oluşu ve bu düzgün çalışmasının sonunda Devlet Sanatçısı ilan edilmesi.
Bunların bir kısmı benim yakın arkadaşımdı. Hatta sırdaşım. Bunlardan biri de Yaşar Güvenir’dir. Babası o günün radyosunda kanun çalıyordu. Bana ağlayarak anlattığı aşkları vardır. Yaşar hem iyi bir tango bestekârı ve hem de çok iyi bir arkadaştı. Tanrının rahmetine kavuşan bu arkadaşım için çok söylenecek var ama yerimiz yok.
Nazan Sıvacı ve Serap Mutlu Akbulut sesi güzel sanatçılardan.
Yesari Asım’ın bir özelliği güfteyi de kendi yazması ve okuduğu şarkıyı da kendi söylemesidir. Mesela şu şarkı çok güzeldir, ‘’O saf aşkımı kalbimde yaşatsam’’. Öte yandan ‘’Biz Heybeli’de her gece mehtaba çıkardık’’ şiiri de onun. Her hece mehtap olmaz yani söylemek istediği mehtabın olduğu her gece çıkardık.
Mustafa Atılgan çok farklı bir güftekar. Bir yarışmaya girmiş ve orada altın madalya kazanmıştır, kolay değil. Taktir etmek gerekir. ‘’Aşk ne zaman bilinmez kalbe girer’’ şarkısı da Mustafa Atılgan’ındır.
‘’Aşk yalan imiş’’ şiiri de Orhan Seyfi Orhon’undur.
Orhan Şayik Gökyay’ın beğendim şarkı olan güftesi;
Çıksam şu dağların yücelerine
Eş olsam gurbetin gecelerine
İmrenip dururum nicelerine
Bir ben mi murada eremiyorum.