Zirve mücadelesi zordur. Hele hele makas daraldığında elinize kağıdı kalemi alır iki güne bir şampiyonluğa giden maçların matematiğini yaparsanız.
Matematikte yapılan hesaplar bazen tutmaya biliyor; Eskişehir beraberliğindeki örnek gibi…
Tabi bu yol inişli, çıkışlı ve engebelidir. Sizin geçen hafta takılmanızın devamında bu hafta da Giresunspor’un İstanbulspor’a takılmasını da örnek gösterebiliriz.
Bu açıdan bakıldığında Keçiören karşılaşması artık olmazsa olmaz niteliği taşıdı. Yüzde yüz almanız gereken bir maç olarak öne geldi. Başkan Murat Sancak’ın cezasının sona ermesiyle tribündeki varlığı oyuncularına ayrıca bu maçla ilgili anlam kazandırdı.
Teknik Direktör Samet Aybaba’nın çıkardığı 11 ve oyuncuların 90 dakika boyunca disiplinli mücadele verip oyunu rakip yarı alana yığması da güzellikler arasındaydı. Bu süreç içerisinde ilk 11’de sahaya çıkan ve sonradan oyuna giren futbolcuların o bilinçle uyumu memnuniyet vericiydi.
Keçiören maçına dair heyecan verici ancak bir o kadar da öfkelendiren, kazanılan net pozisyonların cömertçe ve hovardaca harcanması idi. Bu pozisyonlar kaçarken hep aklımıza Eskişehirspor maçında son dakikalarda yenilen gol geldi ve hep –acaba?- deyip durduk!
Takım çok gol kaçırdı. Hep ne denir ,”Bir takım pozisyona giriyorsa o takımdan korkmayın…”
Ancak sezonun sonu geliyor. Yani telafisi olmayan maçlar oynanıyor. Dolayısıyla pozisyona girmek önemli ancak gol değil golleri atmak daha önemli oldu.
Sonuç itibariyle Adana Demirspor Dibba ve oyuna geçte olsa giren Volkan Şen’in golleriyle 3 puanı cebine koydu.
Süreç işliyor. Adana Demirspor an itibariyle kendi göbeğini kesemiyor ancak tüm maçlarını aldığı takdirde büyük fotoğrafı görebilecek noktaya gelebileceğine yürekten inanıyorum.
- galibiyet geride kaldı. Yeniden odaklanma ve mücadele devam etme süreci başlamıştır.