KKTC, Türkiye Cumhuriyeti Devleti için olmazsa olmazdır. KKTC, sadece Kıbrıs Türkleri’nin can,iş güvencesi değildir, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin de can damarlarındandır. Mustafa Kemal ATATÜRK, ülkemizin çıkış noktalarından en önemlisinin Kıbrıs adası olduğunu vurgulamıştır. Zaten şöyle bir düşünelim; bugün KKTC olmasa, Hatay, Büyük Türk Mustafa Kemal ATATÜRK’ÜN hayatı pahasına alınmamış olsa idi, Akdeniz’deki konumumuz ne olurdu?
KKTC, bağımsız bir devlet olarak varlığını mutlaka devam ettirmeli ve zaten sonuç alınması mümkün olmayacak görüşmelere artık son verilerek adada iki ayrı devletli çözüm aşamasına geçilmelidir. Bunun için de elbette, KKTC’nin en azından Bağımsız Türk Devletleri tarafından tanınması çalışmaları başlamalıdır.
KKTC’nin kurulması aşamasına gelene kadar yaşadıklarımız içerisinde elbette en önemlisi 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Çıkartması olmuştur. Bu Çıkartmada emeği geçen, şehit olan, gazi olan herkese minnet, teşekkür ve saygılarımızı sunmamız boynumuzun borcudur. Kıbrıs Gazilerinden yakından tanıdığım iki kişiyi, daha doğrusu iki kahramanı anmadan geçmek eksiklik olur. Bunlardan biri Muzaffer TEKİN komutandır. Hani şu, Ergenekon davası kumpasında ilk içeri alınıp çetecilikten suçlanan Muzaffer TEKİN komutan var ya, işte o. Böyle bir kahramanı yakından tanımış olmanın mutluluğunu yaşıyorum. Ağır kanser hastalığı ile boğuşuyor ve Çapa Hastanesinde yatıyordu. İki kez ziyaret ettim. O halinde bile memleket meseleleri ile ilgili uzun uzun sohbet etmiş idik. Kıbrıs’ta adına tepe bulunan, yani Zafer Tepe adı ile ölümsüzleşen bu kişiye yapılanlar akıl alır gibi değil. Yine Tamer Tepe adı ile Kıbrısta kahramanlıkları bilinen bir komutan da çok yakından tanıdığım Tamer UMAN’dır. Elbette, başka bir çok kahramanımız var, ama, ben bu iki komutanı yakından tanıdığım için onların şahsında tanıdığım, tanımadığım tüm diğer kahramanlarımızı ayakta saygı ile anıyorum.
Bir konuyu daha hatırlatayım. Ergenekon kumpasları döneminde, büyük kahraman Rauf DENKTAŞ’ın da tutuklanması talepleri ile karşılaşmış ve ne kadar kızmış, üzülmüş, kahrolmuş idik. Yazık! Ne yazık! Şimdi birileri bunlar olmamış gibi konuşuyor, yazıyor ve çiziyor. Edep ya hu!
Rauf DENKTAŞ ile ilgili bir hatıramı da anlatmadan geçmeyelim:
1996-97 yıllarında o zamanki BBP İl Başkanlığı, kahraman Rauf DENKTAŞ BEY’i ADANA’ya davet ederek birkaç gün ağırlamıştı. Biz de Adana Türkocağı yönetiminde idik. BBP İl yönetiminden Sayın DENKTAŞ’ın Ocakta bir konuşma yapmasını kabul etmelerini rica ettik ve mutlulukla kabul ettiler. O dönemde Çukurova Üniversitesi’nde, 1990’ların başında bağımsız olan Türk Devletleri’nden çok sayıda öğrenci eğitim almaktaydı ve biz bunları Türkocağı’na alıştırmıştık. Rauf DENKTAŞ için bir program yaptık. Her bağımsız Türk Devleti’nden bir öğrenci kendi Bayrağı’nı Sayın Cumhurbaşkanım diyerek sunacaktı. Bu ifadeye itiraz etti. Ben nezaketini ve inceliğini anladığımdan dedim ki; siz hepimizin gönlünün Cumhurbaşkanısınız, gülümsedi ve seslenmedi. Bütün bayrak sunumları bitince döndü bana ve “Sayın Başkan, beni ağlatacak mısınız” ve hatta diyebilirim ki, ağlamaklı olmuştu. O büyük kahramanın bu duygusal anı oradaki kalabalığı son derece duygusallaştırmıştı ve unutulamaz.
KKTC ile ilgili bir takım konuları daha vurgulamak gerekir diye düşünüyorum:
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, KKTC’ye yaptığı ekonomik yardımlar, hiç de tartışılmaya açık bir durum değildir. Çünkü, bu yardımlar zorunludur ve şarttır. Sadece, KKTC’nin kendi ayakları üzerinde durması için de çaba sarf edilmelidir. Adanın her türlü ekonomik gelişmeyi sağlayacak imkânı vardır ve bu imkânlar harekete geçirilebilir ki bunların bir kısmı zaten hareket halindedir.
KKTC, ülkemiz için bir yük değil tam tersi bir imkândır. Dünyada ne gelişme olursa olsun, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, KKTC’den en ufak bir taviz veremez. Hele Türk Askerinin çekilmesi gibi akıl almaz isteklere en ufak bir prim verilemez ve verilmemelidir. Çünkü, rumlar ve yunanlılar küçük çaplı millet ve ülkedirler. Bu nedenle bunların dünyaları ve ufukları da küçüktür. Dolayısıyla vahşet, kabalık, kavgacılık, ikiyüzlülük, kalleşlik gibi kavramlarla ayakta durmaya çaba göstermelerini normal karşılamak gerektir. Ama, bunlar böyledir diye tavizler vererek birliktelik sağlama yönü tercih edilemez ve edilmemelidir.
Kıbrıs Türkleri arasında, KKTC Cumhurbaşkanlığı’na kadar gelip de, KKTC ğşve Kıbrıs Türkleri aleyhine sözler söyleyenler, hareket edenler olabilir. Bunlara sayıca çok az ve etkisiz eleman olarak bakılmalıdır.
Kısaca: KKTC’de Rauf DENKTAŞ ruhu hep ayakta tutulmalıdır.