Kader konusu en fazla kafa karıştıran konuların başında geliyor. Bu konuda değişik yorumlar yapılmış. Kader; ölçü, düzen, takdir, ahenk manasına geliyor ve Kur-an ayetlerinde hep bu manada kullanılmış.
Ancak kader anlayışı, insanın ‘Alın yazısı’ veya bir başka ifade ile insanın başına geleceklerin önceden Allah tarafından tayin edilmesi anlamında “Kader inancı” bir inanç esası olarak, ehli Sünnette belirlenmiş. Oysa Kur-an’da sarih olarak bir kaderle ilgili inanç esası tayin edilmediği bugün biliniyor.
Yine de kader konusunda İslam tarihindeki görüşleri kısaca anlatmaya çalışalım.
Cebriye diye adlandırılan görüşte, insanın hiçbir davranış özgürlüğü olmadığı, her fiili Allah tarafından önceden belirlendiği kabule diliyor.
Mutezile görüşü, Allah insanın hiçbir fiilini belirlemediği, insanın tamamen hür olduğu ve herkesin kendi fiilini kendisinin yaptığını, kabul eden bir yorum getiriyor. İnsanın sorumluluğu ve Ahirette hesap sorulması için kederin bu şekilde olmasının şart olduğu belirtiliyor.
Ehl-i Sünnet kaderi tanımlarken, insanın hür olduğunu, bu hürriyetin ahirette insanın sorumlu tutulabilmesi için zorunlu olduğunu benimsiyor. Ancak, insanın ne yapacağını Allah önceden bilir ve bildiği için de belirlemiştir şeklinde kaderin anlaşılması gerektiğini belirtiyorlar.
Kader dinin konusudur diyebilir miyiz?
Kader, aslında ‘Gelişmiş Tanrısal fiziğin’ konusudur demek, bu gün insanlığın geldiği düzey açısından en doğru ifade olacaktır diye düşünüyorum.
İnsanlığın bir kadercilik anlayışıyla, kendisini tüm sorumluluklardan kurtardığına inanacağı bir kolaycılığa düşmesi, kader meselesini tam idrak edememiş olmasıyla ilgilidir.
Kur-an Kamer Suresi 54/49.Ayet
Şu bir gerçek ki, biz her şeyi bir ölçüye göre yarattık.
Yaratıcı her şeyi bir ölçüyle yarattığını belirtiyor. Bu ayetten ve kelime karşılığı olan anlamlar, bize kaderin aslında bir ölçü, bir nizam, takdir edilmiş bir ahenk olduğunu açık bir şekilde ortaya koyuyor. Kâinatın programını yazan ve “Ol” deyince programın tüm yasaları ve kurallarının işlediği bir düzen anlatılıyor aslında. Bu düzen içinde Kâinatın yasalarının değişmez olduğunu, yine Kur-an ayetlerinden öğreniyoruz.
Sen bizim yol ve yasalarımızda değişme bulamazsın.
Kur-an 17 İsra S.77.Ayet
Allah’ın tavrında herhangi bir değişiklik asla bulamazsın.
Kur-an 33 Ahzâb 62.Ayet
Allah’ın yol ve yasalarında asla değişme bulamazsın. Allah’ın yol ve yasalarında döneklikte bulamazsın.
Kur-an 35 Fâtır 43.Ayet
Kadercilik anlayışına sebep olan birçok ayette, Allah’ın insanların kalplerini mühürlediğini ve dilediğini hidayete erdirdiğini, dilediğini delalete sevk ettiğini belirtmesi olarak görülüyor. Oysa bu ayetlerden bir kadercilik anlayışı çıkarılmasının Kur-anın ana fikrine uygun bir çıkarım olduğunu söyleyemeyiz. Nedeni, bu ifadelerin insan ile ilgili tekâmül yolundaki kanunlar olmasıdır.
Kader - Şems hazretlerinden…
Yolun tamamını değil,
Sadece yol ayrımlarını verir.
Güzergâh bellidir,
Tüm dönemeç ve sapaklar yolcuya aittir.
Bir bakıma,
Ne hayatın hâkimisin,
Ne de hayat karşısında çaresizsin.
Zahirde muhtar,
Hakikatte mecbursun.
Hakikat, yalnız kendisiyle ifade edilebilen tek gerçektir.
Madde dünyasındaki insan ve ötesi
Kader konusunu kavramaya çalışıyoruz. Bunu yaparken madde dünyasındaki insan bedenimizden, algılarımızın bütünlüğü içinde, kader konusunu sorguluyoruz.
Kaderi anlamak için sadece bu dünya yaşamımızı sorgulamamız yeterli olur mu?
İşte tam burada, madde dünyasındaki insanın bu yaşama, bu düzeyde gelmeyi nasıl başardığını düşünmesi gerekli.
İnsanın bedeni ve bu bedene tutunmuş veya binmiş bir ruh varlığının olduğunu kavramamız çok önem taşıyor.
Peygamber efendimiz Hz. Muhammet (SAV) bir hadisinde;
“Bedenlerinize çok iyi bakın, onlar sizin bineklerinizdir.” diyor.
Bu hadisten yola çıkarsak, dünya bedenimiz var ve bu beden günü geldiğinde terk ediliyor. O halde insanın ölümsüz bir ruh varlığı var ve dünyada bedenlere tutunarak, yaşam denilen ödevini gerçekleştiriyor.
Kur-an En’am Suresi 6/98.Ayet
Sizi, tek bir nefisten yaratan O’dur. Sizin, bir sürekli ve birde süreli bulunacağınız yer vardır. Anlayacak olanlara bu belgeleri açık, açık anlatıyoruz.
Varoluş tek gerçeklik mi?
Yoksa teklikten sunulmuş sonsuz gerçeklikten biri mi?
İnsan kader değince, bir kadercilik anlayışıyla bu yaşamındaki başına gelenleri bir başka yere fatura ederek kendisini rahatlatmak istiyor. Bir bakıma kader Allah’ın her âlem için koyduğu yasalar ve prensiplerle oluşturduğu sonsuz olasılıkların, seçimleriyle yaşadıklarımız olarak gerçekleşiyor.
İnsanın tek bir geçmişi olduğunu düşüne bilir miyiz?
Geldiğimiz yer ve ulaştığımız tekâmül seviyesi biz insanların tek bir geçmişi olamayacağını gösteriyor. İnsanın tek bir geçmişi yoksa olası bütün geçmişlere sahip ve seçtikleriyle bu güne gelmiş demektir. Olası bütün geçmişlere sahipsek, o zaman olası sonsuz kere sonsuz olasılıklardaki geleceklere de sahibiz demektir. Hangi geleceği irademizle seçersek, o gelecek bizim kaderimiz olur.
Biz insanlar olarak düşünürsek, bu toplu insan yaşamında bizleri bir araya getiren nedir?
Hepimizin özgür iradeleriyle, sonsuz kere sonsuz gelecek olasılıklardan, seçimlerimizin ortak bileşenleri topluluğu olduğumuz sonucu, bu sorunun cevabı olarak ortaya çıkar.
“Dünya insanı,
Ortak tercihlerin bir araya getirdiği topluluktur”
Bir bakıma biz insanlar ortak hayalin paydalarıyız. Bir hayal kurgusunun bileşen sentezleri olarak yaşıyoruz.