Bu yıl İzmir İktisat Kongresi’nin yüzüncü yılına kalan son adımdayız.
Nedir İzmir İktisat Kongresi?
17 Şubat 1923 yılında İzmir’de toplanan ve 4 Mart’a kadar süren ekonomik kararların alındığı bir toplantıdır.
Tarihe bakınız lütfen! Lozan imzalanmamış, Cumhuriyet kurulmamış, parti kurulmamış, Meclis yenilenmemiş, 9 Eylül 1922’de İngiliz ve ortaklarının maşası olan Yunanlılar denize dökülünce, kaçarken İzmir’in büyük bir kısmını yakmış.
Böyle bir ortamda ve böyle bir dönemde iktisat konularını görüşmek üzere toplanmak, hayret!
Bu arada 20 Kasım 1922’de başlayan Lozan görüşmeleri 4 Şubat 1923 tarihinde kesilmiştir.
Bu görüşmeler neden kesilmiş? Halbuki sınırlar meselesinde karşılıklı uzlaşma ile anlaşmaya varma konusunda her iki tarafın da olumlu bakabilecekleri alttan alta işleniyordu. Ama, ekonomik ve malî konularda her iki taraf da asla taviz vermiyor idi. Bu nedenle, İngiliz Temsilcisi Lord Kürzon’un şartlarımızı kabul etmezseniz görüşmeleri keseriz tehdidine aynı sertlikle karşılık verdiğimiz için görüşmelerin kesilmesi gerçekleşmiş idi.
İşte tam da bu kesilmenin hemen ertesinde İzmir’de bir İktisat Kongresi toplandı.
Bu toplantının açış konuşmasını yapan Mustafa Kemal ATATÜRK şöyle kükrüyordu:
“Osmanlı Devleti, ekonomiye önem vermediği için batmıştır. Özellikle Türk Milleti’nin ekonomiden geri durması, yani aslî unsur olan Türklerin ekonomide yer alamaması ve kapitülasyonlar, devletin ekonomik olarak sömürge haline gelmesi ile sonuçlanmıştır.
Bütün dünya bilsin ki, bütün milletler bilsin ki, Türk Milleti, artık bu esareti kabul etmeyecektir. Türk Milleti, sömürge olmayı asla kabul etmeyecektir. Bütün medenî milletler gibi, Türk Milleti de, tam bağımsızlığını almadan yürüdüğü yolda asla durmayacaktır. Tam bağımsızlık için Ekonomik Egemenlik de şarttır.”
Bu meydan okuma, 19. Yüzyılda ülkemizi ve milletimizi ekonomik esaret altına alan bütün güçlere bir meydan okumadır. Bu meydan okuma, Lozan’da tehditle görüşmeleri kesen İngilizlere ve ortaklarına karşı çok açık bir meydan okumadır. Bu meydan okuma, ekonomik bağımsızlığımızı almaz isek gerekirse yeniden savaşırız diyen bir meydan okumadır.
İzmir İktisat Kongresi’nin diğer bir dünya ölçüsündeki özelliği, ekonomik olarak dünyada çarpışan iki görüşe karşı üçüncü bir seçenek olarak ortaya çıkmasıdır.
1776 yılında Adam Smith’in ortaya attığı Serbest Piyasa ekonomisi, ekonomide bireysel mülkiyetin ve biresysel kazanımların esas unsur olduğu görüşü idi.
1917 Rus İhtilâli sonrasında uygulanmaya başlayan Komünist ekonomide ise Devlet ana belirleyicidir. Yani, özel mülkiyet yok, her şey ortaktır anlayışı esastır.
İşte İzmir İktisat Kongresi’nde gerek katılımcıların özelliği, gerekse 15 gün süren görüşmeler sonrasında hazırlanan rapor ve alınan kararlarda görülmektedir ki, yukarıda özetlediğimiz her iki görüş dışında bir görüş ortaya konmuştur. Bu görüş, Türk Milletine ve bize ait dünyaya sunulan üçüncü bir görüştür. Bu görüşün, o zaman için adı konulamamış ise de, 1930 yılından sonra Karma Ekonomi adı verilmiştir.
Zaten, Kongre’ye katılılanların temsil özelliklerine baktığımızda üçüncü bir görüş olduğu açıkça anlaşılmaktadır.
Kongreye kimler katılmıştır?
Çiftçi, İşçi, Sanayici, Tüccar kesimlerinden temsilciler katılmıştır.
Çok ilginç değil mi?
Ülkede, sanayileşme yok iken, temsilcisi oluşuyor. Sanayileşme olmadığı için etkili bir İşçi kesimi yok iken, İşçi temsilcisi oluşuyor ve diğer iki görüşte çarpışan bu kesimler, İzmir İktisat Kongresi’nde bir arada ortaklaşa nasıl daha iyi olunur, nasıl gelişilir, nasıl daha refah olunur vesaire gibi konuları birlikte çözmek için uğraşıyorlar.
İşçi hakları konusunda, o dönemin şartları içerisinde en ileri görüşler ileri sürülebiliyor. O güne kadar önü kesilmiş Türk Tüccarlarının nasıl daha iyi ticaret yapabilecekleri ile ilgili çok etkili ve kalıcı görüşler ortaya atılıyor.
Sanayileşmek için, Türk girişimcilerinin nasıl önü açılabilir ve onlar nasıl teşvik edilebilir diye 15 gün kafa yoruluyor. Geri kalmış, sabanı bile bulmakta güçlük çeken köylünün refahı nasıl artırılır diye günlerce süren toplantılar yapılıyor.
Bütün bu kesimler için eğitimden sağlığa, bankacılıktan dış ticaret uzmanlığına kadar bütün teşvik edici konular görüşülüyor ve 4 Mart’ta 288 maddelik bir rapor hazırlanıyor.
1135 delegenin katılması ile sonuçlanan bu Rapor’un ilk 12 maddesi genel konuları içeren maddeler olarak tasarlanıyor. Kalan 276 madde ise, temsil edilen 5 kesimin gelişmesi için oluşturulan maddeler. Bakın son cümlede 5 kesimden bahsettim. Oysa 4 kesim çağrılı idi. Çok ilginç bir konuyu vurgulamak adına farkındalık yaratması için 5 dedim. 4 kesimin temsilcisi olan Aka Gündüz Bey, Selahattin Bey, Kani Bey ve Mahmut Bey ile birlikte bir Temsilci daha var: Kadın İşçi Temsilcisi Rukiye Hanım. İnanılır gibi mi?
Peki ilk genel konuları içeren 12 maddeye ne ad veriliyor dersiniz?
MİSAK-I İKTİSADÎ! Yani, İktisadî Yemin! Gerçekten müthiş!
Ve ilk maddesinde de deniyor ki; Türk anaları ve Türk öğretmenleri, çocuklarını bu Misak-ı İktisadî kararlarına bağlı olarak yetiştireceklerdir.
Bir önemli konuyu daha belirtelim: 1 Mart 1922 tarihinde Meclis Açış konuşmasında o dönemin şartları içerisinde okuduğu 144 Ekonomi kitabının bilgileri ışığında bir Ekonomist, bir Maliyeci gibi ekonomik konulara değinen Mustafa Kemal ATATÜRK, İzmir İktisat Kongresi’nde alınan kararların hepsini günü ve yeri geldiğince tek tek uygulamıştır.
Çok önemli bir konuyu daha açıklamak gerektir. İzmir İktisat Kongresi’nin Başkanı Kâzım KARABEKİR Paşadır. KARABEKİR Paşa, 29 Ocak 1923’te evlenen ATATÜRK’ün nikâh şahididir aynı zamanda. Bu iki durumu birleştirdiğimizde, iki Paşa’nın o dönemde birbirlerine olan bağlılıklarını görürüz. Sonradan yaşanan olayların nedeni sonradan olmuştur.
SONUÇ:
İzmir İktisat Kongresi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluşunun İktisadî ayağıdır.