Başlıktaki sorum için bir süre tereddüt ettim. O kadar da değil mi acaba diye. Ancak, biraz yakın geçmişi de deşince gerçekten ölçünün, ölçülülüğün neredeyse kalmadığını görüyoruz.
Hangi konu da ölçü bu kadar azaldı?
Particilik konusunda!
Neden ve nasıl ölçü bu halde?
Çünkü, söylenen sözlerin, alınan kararların bir süre sonra tamamen tersini yapabilmek ve sanki hiçbir söz söylenmemiş, hiçbir karar alınmamış, bu sözler ve kararlar kamuoyuna duyurulmamış gibi davranmak gayet normal sayılır hale geliyor.
İnanın, aklım almıyor.
Ne diyeceğimi, ne yazacağımı şaşırıyorum.
Elbette, particilik konusunda bu söylediklerim. Yoksa, başka konularda ne yazacağımı, ne diyeceğimi çok iyi biliyorum ve öyle de yapıyorum.
Özellikle particilik ifadesini kullanıyorum. Çünkü, particilik=siyaset değildir. Siyaset, siyasî tavırlar, görüşler particilik dışında da yapılabilir ve yapılmaktadır.
Particilik o hale getirildi ki, 5 gün önce söylenen söz unutulup, sanki o sözleri söyleyen insan kendisi değilmiş gibi 5 gün önce söylediğinin tam tersini yapabiliyor. Bunun örneğini de son birkaç gün içerisinde gördük.
Bugün en ağır sözler söylediğin insanlarla yarın tekrar beraber olunabiliyor.
Particilikte bütün ölçüler yıpranınca ne oluyor?
En ağır kutuplaşma, sadece karşıyı suçlama, günlük yaşama, kendi hatalarını mutlaka örtme ve yok sayma vs vs gibi psikososyal yaralanmalara ulaşan bir ortam oluşuyor. Bu dediklerimin örneğini her gün ve her ortamda çok rahat ve çok açık görebiliyoruz.
Ne oldu bize?
Biz gerçekten böyle değildik. Daha doğrusu böyle olmamalıydık. Ama, maalesef bu hale geldik. Galiba aslında getirildik. Hem de aşama aşama getirildik.
Yeni bir seçime gidiliyor. Ülkenin çok ağır sıkıntıları var. Hem de her alanda çok ağır sıkıntıları var. İktidar bu sıkıntıları yok saymaya, üstünü örtmeye olağanüstü gayret sarf etse de gerçekleri örtmek pek mümkün görünmüyor.
Yeni bir anlayış ile bu sıkıntıların halledilebileceğine inanıyorum. Çünkü, ülkemiz zengin bir ülke. Özellikle ekonomik sıkıntılar çözülebilir.
Ancak, benim asıl dert edindiğim konu; işte yukarıda anlatmaya çalıştığım konu. Yani, ölçüsüzlüğü, değişkenliği bu kadar rahat yapmayı durdurmak ve ölçülü bir ortama dönmek.
İnsanlarda fikir değişimi olmaz mı?
Elbette olur. Ama, fikir değişimi olur, menfaat için değişim olmaz.
Çok ağır bir deprem felaketi ve arkasından da sel felaketleri yaşadık ve yaşıyoruz. Bu ağır yaşadıklarımızdan alacağımız dersler ve ibretlerle zihniyet değişimi olmayacaksa ne zaman olacak?
Tekrar tekrar söylüyorum. Biz böyle değildik ve olmamalıydık. Bizim ölçülerimiz vardı ve olmalıdır. Neye inanırsak inanalım, hangi görüşte olursak olalım vazgeçemeyeceğimiz birtakım değerlerimiz vardı ve olmalıdır.
Eğer particilikte ölçü ortadan kalkar, değerler tamamen yıpranırsa toplumun tamamı bundan etkilenir. İşte esas sıkıntı o zaman ortaya çıkar. Birbirinden kopuk, birbirini anlamayan, ortak değerleri kaybolmuş bir toplum oluruz. Ortak tarihi, ortak geleceği olan insanların bu ortaklıkları artık görünmez ve yaşanmaz olur.
O zaman ülke olmanın, millet olmanın anlamı da kaybolur.
Bu nedenlerle particiler günlük menfaatleri değil, toplumsal değerleri düşünen insanlardan oluşmalıdır. İnsanımız bu ölçülerdeki kişilere öncelik vermelidir.
Bu üzücü tabloyu ortaya koymaya çalışarak kötümserlik mi yapıyorum?
Hayır!
Neden hayır?
Çünkü, Türk Milleti, bu badireleri ve bunun gibi birçok sıkıntıları aşacak bir tarihe, bir dirayete ve bir iradeye sahiptir. Tarih, bunun örnekleri ile doludur. Belki zor olur ama mutlaka aşar.