2022’yi nihayet geride bıraktık ve her yılbaşında olduğu gibi yeni yıldan da hepimiz çok ümitliyiz. 2023’de sağlık, mutluluk, huzur, başarı ve bol paralı bir yıl beklentisi içindeyiz. Klişe olan bu temenniler eşliğinde yeni bir yıla girdik. 2021 yılını geride bıraktığımızda odaklandığımız tek şey vardı, o da; başımıza bela olan Covid-19’dan bir an önce kurtulmaktı. Her şeyden önce insanın sağlığından önemli başka bir şeyin olmadığını kavrayan milletimiz, doğal olarak ‘Önce Sağlık’ dedi. Halen kalıntılarıyla uğraştığımız, tam olarak atlatamadığımız salgın, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de kısmen devam ediyor.
Bu sefer alışılagelmiş bir dertle boğuşuyoruz. Bu derdin adı ise; ‘Geçim Derdi!’ Yani hastalıkmış, sağlıkmış artık kimsenin umurunda değil.
2022’nin de hakkını teslim edelim. Bu yıl da hakikaten kâbus gibi geçti. Her şeyin ama her şeyin zamlandığını görenler bu zulüm ne zaman, nasıl bitecek diye kara kara düşünüyor ve bir an önce 2022 bitsin diye dua etti. (Sanki bir sonraki yıl çok farklı olacak da!) Hayat çok pahalı, geçinmek kat be kat zorlaştı. Tabii gözü dönmüş, doymak bilmeyen fırsatçıların da hakkını teslim edelim.
***
Şimdi ise eski zamanlara dayanan yılbaşı sofralarına bir göz atalım isterseniz. Yani yılbaşı sofralarımız nasıldı? Ne alaka demeyin. Yılbaşı gecesinde insanlar eğlenmek, az da olsun mutlu olmak için dünya para harcardı. Şimdi öyle mi? Birazdan daha iyi anlayacağınızdan şüphem yok. Sabahın erken saatlerinde başlayan alışveriş telaşı, aile bireylerini heyecana sürüklerdi. Herkes bir araya gelecek, çoluk-çocuk yiyecek içecek, sohbet edilerek TV’lerde eğlence programları izlenecek. Sobanın üstünde kestane pişirilir, portakal kabukları atılır ve o kabuklar odanın içini misler gibi kokuturdu. Yılbaşının olmazsa olmazı küçük bahislerle, heyecanla oynanan tombala iple çekilirdi.
Yılbaşı günü, akşama doğru komşu mutfaklarında bir telaş olurdu. Kim, hangi yemeği yapıyor mis kokulardan belliydi. Komşular, aralarında aynı menüyü yapmamak için istişare halinde olurdu. Yılbaşının en meşhur yemeği fırında tavuk pilav salata ve içecekler eşliğinde de meyve, çerez…
Aslında tüm mahalleli aynı menüyle yılbaşı gecesini karşılardı da, bakmayın işte. Gözü gönlü bol mahalleli, birbirlerine ikramlarda bulunur, eksik-gedik ne varsa el birliğiyle aralarında paylaşırlardı. Yılbaşı telaşını, heyecanı, mutluluğunu, aile bireylerinin bir arada olmasını ve o leziz sofraları, hoş sohbetler eşliğinde gülüp-eğlenmeyi çok ama çok özlüyoruz.
***
Günümüzde ise yeni yıl kutlama geceleri nasıl oluyor? Öncelikle kabaca bir maliyetine bakalım. Ekonomik şartlardan birçok hanede saymış olduğum menünün yerinde yeller esiyor. Çünkü sıralamış olduğum malzemelerin tamamı şu an ateş pahası. Örneğin; Şöyle fırında güzel mi güzel tavuk yapmak istediniz. 1 kilo tavuğun kilosu; 60-70 TL. Meyveler dalında durduğu gibi değil, onlar da çok pahalı. 1 kilo karışık çerez, o da en ucuzu; 150 TL’den başlıyor. Kaliteliler ise 250 TL’den devam ediyor. İçecekler, yani meşrubatlar da aynı keza. Alkol ise sadece sağlığımız için değil, maddi olarak da artık şişede durduğu gibi durmuyor. Zaten ‘Alkol kötülüklerin anasıdır!’ Boş verin, içmeyin. Yeni yılın coşkusunu yaşamak isteyen çocuklar için alınan süs eşyalarını saymıyorum bile. Şöyle güzel, bakınız güzel diyorum, lüks değil! Bir restorana gitmek artık rüyaları süslüyor. Gece sonunda gelen hesabı da düşünemiyorum. Gariban kesim 1-2 kilo alacağı çerezleri yarımşar kilo alıyor. Meşrubatlar 1’er litreye düştü. Alkol mü? O zaten yasak! Her zaman söylediğim gibi; zengine zaten bir şey olmuyor.
Demem o ki; Tıpkı eski bayramlar, eski ramazanlar gibi eski yılbaşı gecelerinin de tadı kalmadı. Anlayacağınız hiç bir şey eskisi gibi değil!
Her geride bıraktığımız yıl gibi yeni yıla da umutlarla, beklentilerimizle giriyoruz. Biraz kabarık bir fatura ile yeni yıla gireceğiz, ama olsun.
Yine de iyimser ve umutlu olmak gerekiyor. Kötü şeyler düşünmemek, hayata umut penceresinden bakalım. Umarım yeni yıl herkese iyi gelir. Sağlıklı, huzurlu, sevdiklerinizle bir yıl geçirmeniz dileğiyle. Mutlu yıllar…