GÖÇ MESELESİ

09/12/2022 11:17 506

                                               

Türkiye dünyadaki en ağır göç şartlarını yaşayan bir ülke halinde desek, çok yanlış bir bilgi olmaz.

Peki, bu gerçek ışığında soru şu:

Neden böyle oldu?

Kimse, bunun Suriye savaşı nedeni ile oldu, insanî bir tavır gerekti o yüzden oldu, canım ne var bunda bırakaydık da katledilseler miydi vs. vs. gibi bir takım vicdan kaynaklı olduğu iddialarının arkasına sığınmamalıdır.

Yani, mevcut iktidarın bu tür aldatıcı yaklaşımlarına insanımız kapılmadan değerlendirme yapmalı ve gerçekleri ne olursa olsun görmeli ve kabul etmelidir.

Hele, Ensar, Muhacirin gibi bir takım İslam'ın ilk dönemlerine ait ifadeler hiç de geçerli değildir. Bu konuda kısa bir açıklama yapmayı uygun görüyorum. Müslümanlar, Mekke'den Medine'ye göçtüğünde yani 622 yılında Hicret dediğimiz göç olayı yaşandığında Medine'de yaşayan halka yerli anlamında Ensar denildi. Mekke'de müşrikler tarafından ağır şartlara maruz kalıp Medine'ye göçen Müslümanlara da göç eden anlamında Muhacir adı verildi. Şimdi bu durumda, kim o dönemle bugünkü Suriyeli Türkmen olmayanların ülkemize gelişini Ensar ve Muhacir örneği ile bir tutmayı kabul edebilir?

Suriyeli Türkmen olmayanların ve diğer yerlerden gelenlerin sıradan bir göç dalgası olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. Bu göç dalgaları bir planın, bir projenin uygulamaya geçişidir.

Peki neden bu kadar kolay bir projeden, bir plandan bahsediyoruz?

Çünkü, 1990'ların başında önce Karen Fog ve ondan sonra da Klodya rot bir söz söylediler:

TÜRKİYE, TÜRKLERE BIRAKILMAYACAK KADAR ÖNEMLİ VE BÜYÜK BİR ÜLKEDİR.

İşte, değerli arkadaşlarım, okurlarım meselenin kaynağı budur ve bu sözlerin dış güçler tarafından uygulanması için bütün hazırlıklar yapılmış ve uygulamaya geçilmiştir.

Bizim yönetici ve ilgililerimiz bu gerçeğin ışığında düşünmeli, hareket etmeli ve uygulamalar yapmalıdır.

Bu söz, 2000'lerden önce Türk televizyon ve gazetelerinde çokça yer almış ve maalesef adeta ülkemizde bu sözün kafalarımıza çakılması çalışmaları yapılmıştır.

Zaman zaman Suriye'den gelen Tük olmayan unsurlardan basına yansıyan bir takım ifadeler görüyoruz: Biz buraya zorla gelmedik. Bu sözlerden yola çıkarsak aslında konunun temeli tam olarak anlaşılmaktadır.

Suriyeli Türk olmayanlar ifadesine vurgu yaptığım görülmektedir. Bu konu da oldukça önemlidir. Hatta bazan bir takım sorularla da muhatap olunmaktadır. Suriyeli Türk olmayan unsurların gitmesi isteniyor da Suriye Türkmenlerinin gitmesini de istiyor musunuz? Bu iki kesim birbirinden tamamen farklı değerlendirilmelidir. Çünkü, dünyanın neresinde olursa olsun, Türküm diyen herkes kendi samimiyeti çerçevesinde Türkiye'de yaşamayı hak etmektedir. Kanunlarda da bu açıkça görülmektedir. Dolayısıyla, Suriye, Irak Türkmen'i (Türk'ü) ile Suriyeli, Iraklı, Afganistanlı Türk olmayanlar birbirine karıştırılmamalıdır.

Onlar da gelmesin demek ayrı bir konudur. Onların gelmemesini istemenin gerekçesi ile Türk olmayanların gelmemesini ve gitmesini istemenin gerekçesi aynı değildir.

Suriye yönetimi ile ilişkiler kurularak, istenmeyen göç dalgası ile gelenlerin gidişi mutlaka sağlanmalıdır. Bu mesele sadece ekonomik bir mesele değildir. Dünyada hiç bir ülke ve millet, kendi yakın geleceğinde hükümranlık haklarının paylaşılmasını istemez, istememelidir. Gerçi ekonomik olarak baksak da, akıl almaz bir yük kendi insanımızın üzerine en ağır şekilde binmektedir.

Avrupa'da bir takım ülkeler bu göç dalgasının altında adeta kimliklerini kaybetmek üzeredirler. Bu gerçeği göre göre ülkemize gelen ağır göç dalgasını sineye çekmek, sindirmek nasıl mümkün olabilir ve nasıl mümkün olabiliyor?

Suriye'de iç savaş bitti ve ayrıca Beşar Esad dışarıya giden vatandaşlarına "gelin" çağrısı yaptı. Peki madem bu duruma gelindi, bu insanlar neden gitmiyorlar?

Şunu da söylemeden geçmemeliyim: Suriye'den gelen Türk olmayanların içerisinde çok sayıda Ermeni olduğu iddiasını filan bir kenara bırakarak söylüyorum ki, ülkemiz insanı ile Muhacir(1) hiç bir zaman ve hiç bir şekilde kaynaşmayacak ve insanımız asla Muhacir(!) ile beraber yaşamaya razı olmayacaktır. Bunu ülkenin bir çok yerini gezen ve yerinde gözlem yapan biri olarak söylüyorum. Bu nedenle Suriyeli Türk olmayanların gidişleri bana göre  bundan sonraki hayatlarını kendi ülkelerinde devam etmeleri kendi, yararları icabıdır.

Bütün bu anlattıklarım doğrultusunda son olarak ve bence en can alıcı olarak şu soru sorulmalıdır:

Ülkenin mevcut yönetimi, bu gerçeğin ışığında, Suriyeli Türk olmayanları göndermek için ne kadar bir gayret göstermiyor?