Dostluk'tan söz eden bütün söyleşilere sempati ile bakarım da;
Bayıldım Uğur Yücel'in söyleşisine...
***
Bir Rum arkadaşıma sevimli bir kız çocuğu soruyor;
"Biz İstanbul'a 1984'te geldik. Siz ne zaman geldiniz?
Arkadaşım sakince cevaplıyor "3 bin yıl önce"
Bu hayatın bizim gibi farkına varmadılar, bunun hazzını çıkaramadılar.
Bir Rum evinden gelen bir tepsi Musakka'ya karşılık, annenin gönderdiği bir Anadolu Mantısı, ya da bir Ermeni evinden gelen Midye Dolma ve buna karşılık bir koca tabak baklava.
Zeytinyağlı'yı balığı Rumlar'ın elinden, dolmaları, Topiği, Ermeniler'in elinden, hamur'u Türkler'in elinden yiyeceksin.
Elden ele, komşudan komşuya, cenazede, mutlulukta, bayramda bunlar paylaşılırdı.
Yemekler, tatlılar...
Günümüzde bu renkler gitti, komşulara dağıtılan İrmik Helvaları, paskalya çörekleri, yumurtalar...
Mesela dedem hacı'ydı. Ama paskalya zamanı yumurta tokuştururdu.
Benim arkadaşlarımla, yılbaşında başına bir kukuleta takardı.
Öyle kutlardı.
Ama Kandil'de de radyo başına geçilip Kandil dinlenirdi.
Mevlitlere gidilirdi.
Kiliselerdeki düğünlere giderdi bu hacı hocalar, anneanneler.
Yakın biri öldüğü zaman, bizim mevlit olurdu.
Rumlar, Ermeniler, Yahudiler, başörtüsü takıp, bizim eve gelir, duaya katılırdı.
Bu Dünya, bu söylediğim şeyler hayat kaybı değil midir?
İster Arap olsun, ister Kürt olsun, ister Türk olsun; Rum, Ermeni, bu medeniyetler, burada yaşayan kültürler, bunların hepsi, yetiştikleri yerin iklimine göre davranmıştır.
Adam bir yere köy kuruyor, rüzğarı nereden alacağını, sabah Güneşi'nin nereye geleceğini, köyün evlerinin yüzünün nereye bakacağını hesaplıyor.
Sahip olmak bu demektir; yoksa Dünya'da toprak herkesindir.
Sınırsız bir Dünya'ya inanıyorum ben.
Benim yerleştiğim, köklerimin yerleştiği bir yer varsa, köklerim o topraklara o denizlere göre hareket ediyor.
Sen bu kökleri, o tohumları yok edersen, yerinden yurdundan edersen ve 'onun yerine benimkiler geçsin' dersen, Dünya Harikası bir caminin dibine gökdelen koyarsın.
Yahu, Şirince'de Dünya'nın en güzel zeytinlerinin olduğu yere mübadeleye gelen insanlar tütüncü.
Onlar için zeytin ağacı hiç bir şey ifade etmiyor.
Ama bir Anadolu Rum'u için 'zeytin ağacı' onun ayrılmaz parçasıdır.
Oraya yerleştirdiğin adamsa bundan hiç bir şey algılamıyor.
Mübadele'den ne Müslüman'ı, ne Hıritiyan'ı; Anadolu kurudu.
Koskoca üzüm bağları, incirler, yemişler, her şey kurudu, beton oldu.
Dünyanın her yerinde bütün işgaller, savaşlar, bütün yer değiştirmeler, aynı zamanda hayatın tadına karşı da yapılmıştır.
Hepsi dindar, hepsinin dinleri var.
Eğer Tanrı'ya inanıyor ve tapınıyorlarsa; bence bu, Tanrı'ya yapılmış en büyük ihanettir.
Çünkü herkes, başka bir Dünya'da daha rahat edeceği endişesiyle ibadet ediyor.
Oysa Dünya denilen yer bir cennet.
Sen yaşadığın bu cennete ihanet edersen, öbür tarafın hangi kurgusuyla uğraşacaksın?
Yorum yazarak 5 Ocak Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan 5 Ocak Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler 5 Ocak Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı 5 Ocak Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak 5 Ocak Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan 5 Ocak Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler 5 Ocak Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı 5 Ocak Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.