Amerika Bileşik Devletleri, Avrupa Birliği Ülkeleri, Birleşik Krallık, Japonya, Güney Kore gibi ülkeler gelişmiş ekonomiler olarak da tanımlanmaktadır. Söz konusu ülkelerin tamamında enflasyonun yükselme eğilimine girdiği görülmektedir. A.B.D.de yıllık TÜFE’nin % 8,5’e dayanması üzerine alarm zilleri çalmaya başlamıştır. Enflasyon ile mücadele ülkenin birinci önceliği haline gelmiştir. Mücadelenin ilk adımı olarak faizler önce % 0,5, ardından % 0,75 oranında yükseltilmiştir. Önümüzdeki günlerde faiz artışlarının devam edeceği anlaşılmaktadır. Mücadele kapsamında FED’in bilanço küçültmesi, yani, çeşitli yollarla piyasadaki parayı çekmesi planlanmaktadır. Bu önlemler yeterli olmaz ise vergi artışları, sosyal yardımların kısıtlanması, kamu mal ve hizmetlerinin fiyatlarının artırılması, bütçe ve cari açığın azaltılması gibi mali tedbirler gündeme gelecektir. Benzeri uygulamaların, yazımın ilk satırlarında sıraladığım gelişmiş diğer ekonomilerde de tatbik edilmeye başlanıldığı görülmektedir.
Gelişmiş ekonomilerde yazımın ilk paragrafında özetlediğim gelişmelerin, ülkemiz ekonomisine olası etkilerine gelince…. Beklenen ilk etkinin enflasyonumuz üzerinde olacağı öngörülmektedir. Zira, ülkemiz ne yazık ki iğneden ipliğe her şeyi ithal etmektedir. Dışarıdan satın almak zorunda kaldığımız ara malı, enerji veya nihai tüketim mallarının, fiyatları artmış şekilde geleceğinden, ülkemizdeki enflasyonun daha da yükselmesi kaçınılmaz olacaktır. Bu durumun ilk etkileri şimdiden görülmeye başlanmıştır.
Dış borçlanmanın, dış borçları çevirmenin daha zor hale gelmesi olasılığını ikinci etki olarak sayabiliriz. Gelişmiş ülkelerin para arzını kısacağı, hatta piyasadaki paranın önemli bir kısmını çekeceği için ülkemizin eskisi gibi bol dış borç bulabilmesi zorlaşacaktır. Hatta mevcut dış borcumuzun ana parasından bir kısmının geri ödenmesi dahi gündeme gelebilir. Bu durumun türevi olarak dış borç faizi oranının yükselmesi kaçınılmaz olacaktır. Nitekim, bu günlerde Türkiye gittikçe artan faiz oranları ile dışarıdan borçlanmak zorunda kalmaktadır.
Nereden bakılırsa bakılsın sevimsiz bir tablo karşımızda durmaktadır. Çözüm ne diye sorulacak olur ise yine bildik tedbirleri sıralamaktan başka çare yoktur. Üretim ekonomisine geçmek, israfı azaltmak, ihracatı ve döviz kazandırıcı faaliyetleri artırmak, eğitimi yükselterek bilim ve teknolojiyi üreten bir yapıya kavuşmak, demokrasi ve hukuk düzenimizi Avrupa Birliği normlarına yükseltmek suretiyle doğrudan dış yatırımları ülkemize çekmek gibi önlemleri, etkin bir şekilde hayata geçirmek gerekmektedir. Değinilen önlemlerin alınması halinde ülkemiz bu sıkıntılı dönemi en hafif bir şekilde atlatacaktır. Bu potansiyel Türkiye’de vardır.
Saygılarımla,