“Bir Hint Masalına göre, bir fare vardı ve kedi korkusu sebebiyle, devamlı endişe içinde yaşamaktadır. Fare büyücüye gelir ve durumunu anlatır, beni kediye dönüştür der. Büyücü fareye acır ve onu bir kediye dönüştürür. Ama fare kedi olmaktan mutlu olacağı yerde bu kez de köpekten korkmaya başlar. Tekrar büyücüye gelir ve köpekten korktuğunu, kendisini köpeğe dönüştürmesini söyler. Büyücü, bu kez de fareyi köpeğe dönüştürür. Ne var ki, fare, bu seferde mutlu olmaz ve kaplandan korkar. Ve kaplana dönüştürmesini ister. Büyücü fareye acımaya devam etmektedir, onu kaplana dönüştürür. Kaplan olan fare, sevineceği yerde, bu kez de avcıdan korkmaya başlar. Büyücü bakar ki, ne yaparsa yapsın, farenin korkusunu yenmeye imkan yoktur. Böylece onu eski haline dönüştürür ve der ki ;
‘’Sana yardım edemem, çünkü sende fare yüreği var. Korkusuz ve cesur olamazsın’’
İşte buradan insanlar için çıkarılabilecek bir çok ders vardır. Öncelikle korku nedir? İnsan neden korkar?
Korku nedir?
Beynimiz, her duygumuzu yüz milyardan fazla sinir hücresinin oluşturduğu ağlarla yöneten gizemli bir yapıdır. Duygularımızın bazıları bilinçli düşünce ve eylemlere yol açarken, bazıları da otomatik tepkiler vermemize neden olur. Korku da bunlardan biridir. Korku, tehlikeli bir uyarıcı ya da tehlike ihtimali karşısında beyinde, kalp atışlarının ve nefesin hızlanması, kasların gerilmesi, kan basıncının yükselmesi gibi fizyolojik değişimlere yol açan kimyasalların salgılanmasıyla ortaya çıkan ve tamamen otomatik olan “savaş ya da kaç” tepkisiyle sonuçlanan bir zincirleme reaksiyonudur. Bu reaksiyonu başlatan uyarıcı, karşımızdaki bir örümcek, boğazımıza dayanmış bir bıçak, konuşma yapmamızı bekleyen insanlarla dolu bir konferans salonu, durup dururken kendiliğinden açılıp kapanan bir kapı veya kazanmak zorunda olduğunuz bir sınav olabilir. Genellikle birbiriyle karıştırılan korku, kaygı (anksiyete), panik atak ve fobi birbirlerine yakın ama farklı kavramlardır. Korku gerçekten var olan fiziksel ya da duygusal bir tehlike karşısında verilen doğal tepkidir. Kaygı, uyarıcısı ve nedeni belli olmayan korkudur. Panik atak, belirli bir nedene bağlı olarak yaşanan bir korkunun, daha sonra beklenmedik bir anda ve nedeni belirsiz olarak ortaya çıkmasıdır. Fobi ise, belirli bir şey ya da duruma karşı yoğun bir şekilde ve sürekli hissedilen korkudur.
Neden korkarız?
Eğer korkmasaydık, çok uzun yaşamazdık. Evet, yanlış duymadınız, korku hayatta kalmamızı sağlayan temel bir duygudur. Korku, yolda karşıdan karşıya geçerken dikkatli olmamızı, vahşi bir hayvandan kaçmamızı, yüksek bir yerde yürürken düşmemeye çalışmamızı, trafikte araba kullanırken kaza yapmamız için dikkat sağlayarak, bizi zarar görmekten ve hatta ölmekten koruyan içgüdüsel bir duygudur. Korkunun temel işlevi, yaşamsal olsa da her korkumuzun sonunda bir ölüm-kalım meselesi yoktur. Kimi zaman, başaramamaktan, terk edilmekten, mutsuz olmaktan; kimi zaman biriyle tanışmaktan, yanlış anlaşılmaktan, sevilmemekten korkarız. Korkmadığımız ne kadar şey varsa, bir o kadar da korktuğumuz şey olabilir, yani akıl ve mantığımızla kontrol ettiğimiz korkularımız yaşamımızın bir parçasıdır; gelip geçerler. Ancak buradaki kritik nokta korkunun dozu ve niteliğidir. Zaman zaman nedensiz korkular hissedebilir; korkudan korkar hale gelebiliriz. Kontrolümüzün dışına çıkan, hayatımıza yön veren bu tür korkular bizi tüketen ve üstesinden gelmek için çaba harcamamız gereken duygulardır.
Korku tedbiri beraberinde getirmekle birlikte, çoğu insan büyük bir yürek (cesur ve korkusuz) taşımadığı için korkar. Korku, diğer duygular gibi insani bir duygudur. (Ağlamak, gülmek, sevmek, öfke) Ama tüm bu duyguları yaşamanın da dozu olmalıdır. Korku da böyle bir şey dozunu iyi ayarlamakta yarar var. Eğer korkularınızı yenemezseniz, en başta cesaretinizikaybedersiniz, korkak, pısırık biri olursunuz. Niçin? Neden? Nelerden? Ne zaman korkmalıyız?
William Shakespeare der ki;
*İnsanların çoğu; düşünmekten korkar, sorumluluk getireceği için…
*Konuşmaktan korkar; eleştirilmeye sebep olacağı için…
*Sevmekten korkar; kaybetmekten korktuğu için…
*Sevilmekten korkar; kendisini sevilmeye layık görmediği için…
*Yaşlanmaktan korkar; gençliğinin kıymetini bilemediği için…
*Unutulmaktan korkar; dünyaya iyi bir şey vermediği için…
*Ve ölümden korkar; aslında yaşamayı bilmediği için…
Aşırı korku ruhsal bozukluk olup bilinci kitler. Düşünün bir kere; unutulmaktan korkuyoruz neden dünyaya iyi bir şey vermediğimiz için unutulma hakkını kullanmak istersen ne anlama gelecektir. Keşkelerin vardır.
Keşke yapmasaydım…
Keşke söylemeseydim…
Yarın devam edeceğiz…
Yorum yazarak 5 Ocak Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan 5 Ocak Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler 5 Ocak Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı 5 Ocak Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak 5 Ocak Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan 5 Ocak Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler 5 Ocak Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı 5 Ocak Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.