Fahri Korutürk.2

16/01/2023 04:37 296

 

Türkiye’nin …

Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ü anlatıyorduk,

“O zamanlar Karpiç’in şahsen idare ettiği Şehir Lokantası’nda yemek yemeyi ve sonra da bir gece lokaline gitmek istedim.

Ve genç bir subayın verebileceği en sade siparişleri vererek gelecekleri beklemeye başladım.

Aradan çok geçmeden Karpiç’in yardımcısı Süreyya, telaşla yanıma geldi.

“Atatürk geliyor, kendisine yer açmamız lazım” diyerek benim masamı büsbütün köşeye itti ve elindeki beyaz peynirle tek   rakıyı masama bırakıp büyük sofrayı hazırlamaya koyuldu.

Bir sefaret grubu ile Atatürk’ün geniş sofrası arasında bir köşeye sıkışmış olmayı oldukça yadırgadım.

Bir ara lokantadan çıkmak mı, yoksa oturup bir köşeden, ilgi çekici simaları takip etmek mi daha iyi olur diye düşündüm.

Henüz bir karara varmadan Atatürk, kalabalık maiyetiyle salonda göründü.

Herkes ayağa kalktı; artık bana kimsenin bakması, hesabımın görülmesi mümkün değildi.

Tesadüf hükmünü icra edecekti.

Atatürk’ün sofrasında hatırlayabildiğim kadarıyla; hemşireleri Makbule hanım,Prof. Afet Hanım, Falih Rıfkı Atay’ın refikası (eşi) ile bir milletvekilinin kızı olduğunu sonradan öğrendiğim bir genç hanımla, devrin bakanları, büyük elçileri ve milletvekilleri bulunuyordu.

Ezcümle Dr.Tevfik Rüştü Aras, Şükrü Kaya, Saffet Arıkan, Moskova Büyükelçisi Vasıf Çınar, Falih Rıfkı Atay dikkatimi çekiyordu.

Bir müddet sonra fark ettim ki, Atatürk’ün masasındakiler, bir kısmı açıkça bakarak, bir kısmı belli etmeksizin gözleyerek, hakkımda konuşuyorlardı.

Evvelce o masadan oturanlardan hiçbiri ile tanışıklığım yoktu. Sivil giyiniyordum, sigara içiyorum ve sakin görünmeye çalışıyorum.

Fakat çok geçmeden Tevfik Rüştü Aras’ın Atatürk ile bir şey konuşarak üzerimde durmaları ve daha sonra Hariciye Vekilinin masama gelerek, kendisini takdim edip oturması, bende garip bir heyecan uyandırdı.

Dr.Aras, Atatürk’ün sofradaki arkadaşlarında beni göstererek, tanıyıp tanımadıklarını ve kim olabileceğimi tahmin ettiklerini sorduğunu; kimsenin beni tanıyamadığını, fakat umumiyetle hal ve hareketlerimden bir ecnebi olabileceğime hükmettiklerini, halbuki Atatürk’ün benim bir Türk olduğum intibaında bulunduğunu ve gerçeği öğrenmeye geldiğini söyledi.

Hariciye Vekiline Erkan-ı  Harbiye İstihbarat Şubesinde vazifeli ir Deniz Kurmay Stajeri oluğumu söyledim.

Dr.Tevfik Rüştü Aras, beni tanımış olmaktan memnun olduğunu, Atatürk’ten işaret almadan lokantayı terk etmememi söyleyerek yerine döndü.

Bu arada müzik çalıyor, dans etmek isteyen,istemeyen, gaziyi yakından görebilmek için, oyun bahanesiyle ortaya çıkıyor, masalar, sandalyeler, boşalıp doluyordu.

Bütün bunların hemen hiçbirini göremiyor gibi idim.

Zihnen Tevfik Rüştü Aras’ın söylediklerinden ve benim cevabımdan neler doğabileceğinin çözmeye çalışıyorum.

Fakat bu zihni çalışmalardan henüz bir netice çıkarmadan, Atatürk’ün yerinden kalktığını ve ağır adımlarla sofrasını dolaşarak masama geldiğini ve kibr bir jestle, güya oturması için yer ister gibi karşımda duruğunu gördüm.

Milletçe hayranı olduğumuz harika insanla göz göze ve karşı karşıya idik.

Bana oturmamı işaret ederek kendisi de oturdu.

“Bir deniz subayı olduğunuzu öğrenmekten çok memnu oldum.Yalnız masanızın sadeliği dikkat çekiyor, onu tamamlayacağız…Bize kendinizi bir ecnebi olarak tanıtacaksınız…Söyleyiniz bakalım, hangi yabancı dilibiliyorsunuz ve Ankara’da ne maksatla bulunuyorsunuz?”

(Devam Edecek)