7 Haziran 2007’de yazdığım yazı. Bu gün aradan neredeyse 12 yıl geçmiş ve geldiğimiz noktayla bir karşılaştıralım bakalım.
Bütün bu yazdıklarımın nedeni, bu gün hala yaşadığımız ayrılıkçı terörün, demokratik haklar açısından veya ekonomik sıkıntılar açısından yapıldığını kabul etmenin, aynı koşullarda yaşayan ülkemizin diğer insanlarına haksızlık olacağı gerçeğini belirtmek içindir. Gerçekte, işin rengi çok değişik. Bu renk emperyalist ülkelerin çıkarlarını idame ettirebilmeleri için ortaya koydukları oyunların rengi ve kullandıkları örgütlerdir.
Köşeye sıkıştırmak
İşin renginin değişik oluşu bu gün fark ettiğimiz bir konu değil aslında. Kimin ne yaptığını
bildiğimiz halde, bilmiyormuş gibi yapıldı yıllarca. Bunun nedeni, siyasilerin bir çözüm üretememeleri oldu. Ayrılıkçı terör neredeyse bir neslin yaşamında yer aldı. Örgütlenmesine baktığımızda, kendiliğinden yapılabilecek bir örgütlenme değil. Belli ki, işin içinde büyük devletlerin uzmanlarının yardımı var. Parasal kaynaklar düşünülünce, ortada çok önemli destekler olmasa ayakta durabilecek bir iş olmadığı kolayca görülüyor.
Genelkurmay başkanımız, artık açıkça bu işin destekçilerini ifade etmek zorunda kaldı. Yani birlikte dost olduğunu zannettiğimiz ülkeler, çıkarları için, yüzümüze gülerken, başkasının eline silah verip ateş ettiriyor. Sonra “Çok üzülmüş” gibi davranıyor. Kuzey Irakta oluşturulan yeni ortam, terör örgütlerini besliyor. “Buna mani olun denildiğinde” hiçbir şey yapmadan oyalama taktiğine gidiliyor. “Biz girelim yapalım” dediğinizde, “Sakın girmeyin istikrarı bozarsınız” deniliyor. Hangi istikrar bozulacak belli. Kuzey Irakta oluşturulacak kukla devlet istikrarı. Oysa Irak ülkesinin her yerinde, neredeyse bir milyona yakın insan hayatlarını kaybetti. Bozulacak istikrar, insanların bir birlerini boğazlama istikrarı.
Bir yandan terör örgütleri, her türlü silah, patlayıcı ve mayınlarla donatılıp, ülke içinde kanlı eylem yapmaları için teşvik ediliyor. Amaç içeride, insanların öfkelerini acılarla patlatıp, bir iç savaşa sürüklemek. Tıpkı Afganistan ve Irakta yapılanlar gibi. Türkiye de bu oyunlarla bölünüp yönetilmek isteniyor.
Uyanık olmak ve hazırlanmak gerekiyor.
Bu gün hepimiz, bu oyunları iyice özümseyip, ülkemizi ve bağımsızlığımızı korumak için hazırlanmalıyız. İşin içinde 1920’li yıllara yeniden dönmek var. Bu kez düşman seni içerde, kendi kardeşinle vurmaya çalışıyor.
Uyanık olmak için neler yapmalıyız?
Bu soruda can alıcı nokta, ekonomidir. Ekonomik gücünüz olmazsa, ayakta kalmanız mümkün olmaz. Emperyalist ülkelerin kuklası olabiliriz ancak. “Kara savaş” tabirini genelkurmay başkanımız ilk defa telaffuz ederken, ülkeleri ekonomik güçlerini zayıflatarak yapılan savaşı, kastettiği açıktı.
Ekonomik olarak ülkemiz borç batağına saplanmış vaziyette. Bu gün “İstikrar” söylemleriyle, AK parti iktidarı döneminde ülkenin borçları ikiye katlandı. Ülkenin değerleri özelleşmeyle satılırken, elde edilen gelirler, cari harcamalarda yok ediliyor. Oysa bu değerler, ülkenin sıkıntılarını yeni yatırımlarla çözecek hale getirilebilirdi. Ekonomi güçlü olmazsa, kırılgan olursa, ne kırmızıçizgileriniz kalır, ne de sarı çizgiler.
Bu gün ABD sınırlarımızdan içeri girip uçaklarıyla göz dağı verirken, bizlere hangi mesajı veriyor. “Kuzey Irak bölgesinde oluşan oldubittiler, karışırsan, ne yapacağımı anlarsın” mesajı mı verilen? Süper güçte olsa, ülkemizin bu tehditler karşısında boyun bükecek bir durumda olmaması gerekiyor.
Yarın olabilecek, en kötüsünü düşünüp hazırlık yapıyor muyuz?Yani bu gün müttefik olduğumuz ABD ile çatışmak durumunda kalırsak, bu çatışmanın gerekleri için hazırlıklarımız var mı?Üstün elektronik savaş makinelerine karşı, bir gerilla savaşına, ülkemiz hazırlanmış mı?
Bütün bu soruların cevaplarının gerçekleşmesi için, bu günkü iktidar, meselenin önemini kavrayıp, gereklerini yapabiliyor mu?
Aslında irdelenecek çok konu var. Ancak yazıyı uzatmamak için, son cümleleri yazmak istiyorum. Bu ülke içinde, bin yıldır beraber yaşadığımız insanlarla, kardeş kavgası çıkarmak istiyorlar. Dün Ermenilerle nasıl bir ortam yarattılarsa, bu gün onun bir başka versiyonu, sahneye konuyor. İşte bu konuda, tüm halkımız uyanık olmalı. Hepimiz bulunduğumuz yerden, bu kanlı terörü bitirmek ve halkımızı bu konuda bilinçlendirmek için çaba sarf etmeliyiz. Irak halkının yaşadıklarını televizyon ekranlarından izliyoruz. Çoluk çocuk demeden, katledilen insanlar, acılar, horlanmalar, yaşanılacak şeyler mi?
Bize olmaz dememek lazım! Bu gün bu çileleri çeken insanlar da, “Bize olmaz “ diyorlardı…