Emeğe saygı

03/02/2021 03:30 2054

 

Diyeceksiniz ki, gündemde virüs belası, ekonomik zorluklar, siyaset sahnesindeki dalgalanmalar, çılgınca ve acımasızca yapılan zamlar, bu acımasız zamlara karşı emekçileri, emeklileri, işsiz-çaresiz kalmış insanları koruyamayan bir yönetim anlayışı varken, bu Altın koza yazısı nerden çıktı?

Altın koza yönetiminde olan İsmail Timuçin arayınca…

Ben Altın koza şirketinden ayrılalı uzun zaman oldu. Yani köprünün altından çok sular aktı. SHP döneminde Selahattin Çolak Adana büyükşehir belediyesi başkanıydı ve on sekiz yıl yapılamayan festivali onun başkanlığında, o sırada genel sekreter yardımcısı olan ağabeyimle omuz omuza ve benim genel müdürlüğümde yeniden canlandırmayı başarmıştık.

İşte İsmail arayınca uzunca Altın koza konuştuk. O dönem aslında en zor dönemdi. Ancak bir o kadarda insana heyecan ve gurur veren bir yanı da vardı. Çünkü Altın kozalar 1969-1973 yıllarında yapılırken, bir Adanalı olarak doğduğumuz şehirde böyle bir festivalin yapılmasından gurur duyardık. Sonra tarihin sayfalarına gömülünce hep üzülmüştük. İşte duyduğumuz heyecan o kaybolduğunu sandığımız Adana’mızın bu değerini yeniden canlandıracak kadronun içinde olmaktandı.

Son dönemlerde yine endişeli ve üzüntülüydük. Nedenine gelince, onca emekle yapılan festivallerin ve onca emekle kurulan festival arşivlerinin, yerle bir olduğunu öğrenmem olmuştu. Her yönetim değişiminde, bir şeyler kayboluyor ve gelecek kuşaklara aktarılması gereken festival hafızası yok olma tehlikesiyle karşılaşıyordu.

Festivale onca insan emek vermişti…

İlk başladığımda bir tek elemanı olan ve festival adına hiçbir eylemi olmamış bir şirkete gelmiştim. Emeğe saygı diye başlık koydum ve bunun nedeni o ilk harcı koyarken emeği olanlara bu yazıda yer vermek istediğim içindi.

En başta yazılması gereken isim o günün büyükşehir belediye başkanı Sayın Selahattin Çolak’tır. O festivalin yapılması için irade koymasaydı, festivalimiz belki de hala tarihin derinliklerinde kalacaktı.

İkinci olarak o günün belediyesinin genel sekreter yardımcısı ağabeyim Fevzi Acevit’i yazmam gerekiyor. Çünkü kimse daha önce yapılmamış, alt yapısı olmayan, projesi yazılmamış, deneyimli kadroları oluşmamış bir festivalin sorumluluğunu almak istemediği yerde, bu sorumluluğu almış olmasıdır. Üstelik kardeşi genel müdür olunca iki sorumluluğu birden taşıyacak olması da cabasıydı. Ancak iki kardeş omuz omuza vererek, genel sekreter Şafak Eren’in de desteğiyle, on sekiz yıl yapılamamış festivali Adana’mıza kazandırmayı başardık.

Emeği geçenler vardı. Mesela o günün Hürriyet gazetesinde çalışan arkadaşımız İsmet Ramazan Selçuk, büyük şehir belediyemizin o günkü basın danışmanı Tahir Özgür, dört kişilik festival yürütme komitesinin üyesi olarak emek vermişlerdi.

Bir gün genç bir arkadaş Altın koza şirketimize geldi ve görüşmek istedi. Adanalı bu genç arkadaş gönüllü olarak festivalde çalışmak istediğini söyleyince, çok sevinmiştim. Çünkü orta doğu mezunu olan bu arkadaş aynı zamanda, kısa bir sürede olsa Ankara festivalinde de gönüllü olarak çalışmış biriydi. Adı Kadir Beycioğlu olan bu kardeşimizin Altın koza festivaline çok büyük emeği olmuştur. Halen de, emek vermeye devam ettiğini biliyorum.

Büyük şehir belediyemizden festivale emek veren çok sayıda kardeşimiz de vardı. İşte beni arayıp konuşan ve bu günde Altın koza yönetiminde olan İsmail Timuçin belediyedeki Tiyatro şefi görevi yanı sıra festival dönemlerinde Muhittin ve Bedir ile ekip olarak emek vermişlerdi. Zabıta müdürümüz Ali Önal, Aski basın bürosundan Ali Boz, daha nice gönüllü kadrolarla çalışmış ve onlarında emeği festivalin her anına yansımıştı.

İsimlerini bilmiyorum ama Çukurova Üniversitesi sinema kolunda olan genç öğrenci kardeşlerimiz, sinema editörü olan Kadir Beycioğlu’nun kaptanlığında görev almış ve harikalar yaratmışlardı. Burada bu vesile ile ilk festivalin son gününde yaşadığımız bir anıyı da paylaşmak isterim.

Seyhan otelinin havuz başında festivalin veda partisini veriyoruz. Kadir beye festivalde görev alan öğrenci arkadaşları da bu gecede görmek istediğimi söyledim. En güzel elbiseleri giymiş vaziyette gelmişler ve bir masada tam ekip oturuyorlardı. Gazeteci arkadaşlarda aynı masaya geldiler ve ben onları verdikleri emek dolayısıyla kutlamak için masalarına oturmuştum. Sohbet ederken, bir baktık belediye başkanımız Sayın Selahattin Çolak masamıza geldi. Hepimiz şaşırdık ve ayağa kalktık. Ama o bizleri oturtup, kendisi de masamıza oturdu. Sonra ilginç ve hepimizin gururunu okşayan bir konuşma yaptı. Bizim ilk festivalde Tanju Gürsu’nun önerisiyle festival çalışmalarına hizmet vermesi için anlaştığımız bir firmamız vardı. Sinema dünyasıyla ilişkilerimizde hem İstanbul ofisimiz olarak, hem de, sinema dünyasının festivalimize katılımını organize eden çalışmalar yapıyorlardı. Başkan Çolak bu firmayı kast ederek konuşmaya başlamıştı.

“ Mehmet Bey, biz zannediyorduk ki, bu anlaştığımız firma festivalin her şeyini yapacak. Oysa ben sürekli sizin ve ekibinizin çalışmalarını gözledim. Neredeyse festivalin her şeyini siz, bu gönüllü genç arkadaşların katılımıyla yaptınız. Sizlere teşekkür etmek istiyorum.” Demiş ve tüm genç arkadaşlarımızın elini sıkarak tebrik etmişti. Hepimiz çok şaşırmış ve gururlanmıştık. Burada bu örneği anlatırken, festivalin özgün olması ve bu özgünlüğün oluşumunda festivale Adanalılık ruhunun katılmasının önemini vurgulamak için yazdım.

Yıllar akarken Altın koza da bu akışta kimi zaman takılıp kaldı, sonra tekrar yoluna devam etti…

Başkan Çolak sonrası Sayın Aytaç Durak bayrağı devir aldı. Ben Sayın başkan Durak ile çalışarak festivali sürdürdüm. Sonra kendi kararım ve arzumla emekli oldum. Ama festival o kadar uzun zaman geçmesine rağmen beni bırakmadı. Demiştik ya, her seferinde arşivler yerle bir oluyor. İşte benim ön görüyle bir nüsha yedeklediğim, fotoğraf ve videolar her seferinde yeniden ihya etmeye katkı koydu.

O ilk yıllarda yaptığımız festivallerden bu yana içinde olan İsmail Timuçin kardeşimle konuşurken, bana verdiği bilgilerde, haklarını yıllardır alamayan emekçilerin, ödemelerini neredeyse tamamladıklarını söyleyince çok sevindim. Yine yerle bir edilmiş festival ve Kent konseyi arşivine gönüllü destek veren ve yeniden benim arşivimdeki malzemeleri de kullanarak ihya eden Kuzey Alperler kardeşime de destek vereceklerini söyleyince, gerçekten çok memnun oldum. Gelecek kuşaklara bizlerin, iyi veya kötü neler yaptıklarını gösteren bir arşivin ne kadar önemli olduğunu sanırım bu günkü büyükşehir belediye başkanımız, en iyi bilen kişidir. Ayrıca yıllardır haklarını alamayan bu emekçilerin ödemelerini yaptığı için sayın başkanı ayrıca saygıyla selamlıyorum.

İsmail kardeşimize gelince, uzun yıllar festivalin her aşamasında olma şansını yakalayan bir kardeşimiz olarak, Kadir Beycioğlu ile birlikte festivale verdikleri katkı için kutlamak isterim. Ama bu gün geldiğim günlerde artık hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağını hepimizin bilmesi gerekiyor. Geçmişte emeği geçenlere saygı göstermek güzel bir şey olduğunu genç kuşaklara bir şekilde göstermemiz de gerekiyor.

Yıllar içinde gördük ki, her değişen yönetim eskisini bir şekilde unutturmaya çalıştı. Bu kültürün değişmesi ve gelecek kuşaklara paylaşmanın, dayanışmanın, değerlere sahip çıkmanın öğretilmesi dileğiyle, halen emeği geçenlere başarılar diliyorum.