Mal ve hizmetlerin ederinin, para olarak kabul edilen değerlerle belirlenen tutarına “fiyat” denilmektedir. Bizler piyasadan almak istediğimiz mal veya hizmetin ederini, ne kadar veya kaç para diye basit bir şekilde satıcısına sorarak öğreniyoruz. Her gün çok çeşit ve miktarda satın aldığımız mal ve hizmetlerin fiyatları nasıl oluşmaktadır? Bu günlerde ülkemizdeki mal ve hizmetlerin fiyatlarının canımızı yakacak şekilde akıl, vicdan ve cüzdanlarımızı zorlaması, bu sorunun cevabının her zamankinden daha fazla önemli olduğunu göstermektedir.
Fiyat konusuna böyle bir giriş yaptıktan sonra, mal ve hizmetlerin fiyatının, ekonomi sistemlerine göre nasıl oluştuğuna bakabiliriz. Dünyada kabaca üç farklı sistem olduğu kabul edilmektedir. Bunlardan ilki Liberal Ekonomidir. Bu gün dünyanın en gelişmiş, refah düzeyi en yüksek ülkelerinin ekonomik sistemi olan liberal ekonomilerde, mal veya hizmetlerin fiyatının oluşması için öncelikle mal veya hizmetlerin alınıp satıldığı adına piyasa denilen bir yerin olması gerekmektedir. Piyasada alıcıların mal veya hizmet alma isteğine talep, buna karşılık talebi olan mal veya hizmetin satışa hazır hale getirilmesine ise arz denilmektedir. Alıcı ile satıcının, mal veya hizmetin alınıp- satılmasında para cinsinden bir rakam üzerinde anlaşmasıyla “fiyatlar” oluşmaktadır. Piyasada Fiyatların hakkaniyetli oluşması için çok sayıda üretici ve tüketicinin var olması, bunların kuralları belirlenen “rekabet” ortamında bir biriyle “kalite” ve “fiyat” konusunda yarışması gerekmektedir. Devletin en önemli görevi, piyasaya çok sayıda üretici ve tüketicinin girmesini, bunların bir biriyle “adil” rekabet etmesini mümkün kılan rekabet ortamını sağlamaktır.
Liberal ekonomilerde fiyatlar yukarıda anlatıldığı şekilde oluşurken, ikinci ekonomi modeli olarak kabul edilen ve liberal ekonomiye tepki olarak oluşan komünist veya sosyalist ekonomilerde, fiyatlar devlet tarafından belirlenmektedir. Devletin bir organizasyon olduğu düşünülürse, aslında bu ülkelerde fiyatları belirleyenler devleti yönetenlerdir. Değinilen ülkelerde tüm mal ve hizmetleri devlet üretir. Çok kısıtlı alanlar hariç özel mülkiyet bile yoktur. Dolayısıyla, buralarda piyasa, fiyat mekanizması ve rekabet gibi kavramlar oluşmamıştır. Mal ve hizmetlerin fiyatları gerçekçi değildir, hakkaniyetli olup olmadığı tartışmalıdır. Günümüzde Kuzey Kore, Çin ve Küba gibi birkaç ülke dışında, siyasi sistemi ve ekonomisi sosyalist veya komünist olan ülke pek kalmamıştır.
Bu iki modelin dışında, karma ekonomi modeli denilen üçüncü bir model de bulunmaktadır. Bu ekonomi modelinde, mal veya hizmetlerin bir kısmını devlet üretir ve bunların fiyatını sosyalist veya komünist ülkelerdeki gibi belirler. Bunlar daha ziyade özel sektörün üretemediği veya üretmek istemediği mal veya hizmetlerdir. Bunların dışındaki mal veya hizmetleri özel sektör, liberal ülkelerde olduğu gibi üretir, fiyatlar piyasada arz ve talep koşullarına göre oluşur. Fiyatların gerçekçi ve hakkaniyete uygun oluşması için gerekli olan çok sayıda üretici ve tüketicinin olması ve adil rekabet ortamı ne yazık ki çoğu kez karma ekonomi modelinde bulunmaz. Bazen devletin bizzat kendisi, çoğu zaman kartel oluşturan birkaç üretici, adil rekabet ortamını bozarak fiyatları istedikleri gibi belirler. Bedeli her zaman dar gelirli kesim öder. Karma ekonomi modeli uygulayan ülkemizde, son yıllardaki fiyatların aşırı artmasının nedeni, piyasaya yeterli miktarda mal ve hizmet sunulamaması, birkaç üretici veya ithalatçının fiyatları belirlemesi, devletin bizzat vergi ve ürettiği kamu mallarına yaptığı aşırı zamlardır.
Saygılarımla,