1948 yılına kadar Ekmeğimiz esmerdi. Maya, ekşi maya olarak evde üretilirdi, organikti, doğaldı. Sofrada doyduğumuzu bilirdik. ABD, Anadolu’nun 14 kromozomlu siyez buğdayı ve 28 kromozomlu kavılca, 14 kromozomlu Karakılçık gibi yerli, ATA buğdaylarının genleri ile oynayarak 48 kromozomlu “Cüce Buğday” türü geliştirdiler... Sapının kısalığından dolayı bu buğdayımsı “Cüce buğdaylar” Pakistan ve Hindistan’a da ihraç edildi; üretim rekoru kırıldı. Dünyanın verimli tarlalarının, buğdayların kimyasal gübrelerle, zehirli ilaçlarla tanışma dönemi başladı… Ancak, kimse tehlikenin farkında bile değildi. Buğdayın genetiğiyle sürekli oynandı; ortaya çıkan “buğdayımsı” bir şeydi! Kavılca, Kara kılçık ve Siyez artık tanınmaz haldeydi… ABD, 1950’den itibaren “ihtiyaç fazlası” diye, “yardım” adı altında bu buğdayımsı ürünü Türkiye’ye soktu. Türkiye kurak geçen yıllarda ucuz buğdayımsı "cüce buğday" adını verdiği genetiğiyle oynanmış GDO'lu buğdayı ithal etmeye başladı. Ülkemizde gluten, çölyak, diyabet, her türlü otoimmün hastalıkları, obezite, diyabet, Alzheimer, demans, dikkat eksikliği vb. nörolojik hastalar ve romatizmal hastalıklar patladı… DP’nin iktidar vaadi 10’dan fazla katkı maddesi konan endüstriyel beyaz undan yapılan “Beyaz Ekmek”ti. Dalkavuk medya, beyaz ekmeği “kalite”, zenginlik ve refah göstergesi olarak sundu... Zenginlik göstergesi, refah göstergesi olarak sundu. Halk, beyaz ekmek yedikçe, acıktı. Acıktıkça, beyaz ekmek yedi. “Ekmeksiz doymuyorum” haline getirildi. Tıka basa yemenin sonucu sağlığı bozuldu. Şeker olduk, astım olduk, alerji olduk ve hastalıklar ardı ardına sıralanmaya başladı. Fiyatı çok daha pahalı olan kara ekmeğin, aslında hem bütçe, hem sağlık açısından çok daha ucuza geldiğini hiç bir beslenme uzmanı halka anlatamaz oldu. Dünyanın en fazla buğday ithal eden ülkesi olduk… Dünya ortalamasının beş katı ekmek tüketiyoruz… Dünyada çöpe en fazla ekmek atan ülkeyiz. Çünkü beyaz ekmek dünyanın en çabuk bozulan ekmeğidir. Yıllardan sonra Marshall Yardımı ile beyaz ekmek yemeye başlayan Avrupa ülkeleri, artık beyaz ekmek yemeyi bıraktı. Beyaz ekmek ile Tam Buğday ekmeği arasındaki farkı daha yeni anlamaya başladık... Hastalıklardan korunmak için ilaçlara değil sağlıklı besinlere sarılmamız gerekiyor. Tüketici parasını neye verdiğini bilmelidir. Yerli ata tohumu ile geleneksel tarım ile üretilmiş, GDO’suz, kimyasal ilaç ve gübre olmayan, kimyasal katkı maddesi içermeyen” gıda talep etmelidir... Ata tohumu ile üretim yapan çiftçiler, devlet tarafından desteklenmelidir... Çiftçiyi üretimden koparanlar Karadeniz Tahıl Koridoru diplomasisi ile öğünmesi ve Tv amelelerinin güzelleme üstüne güzelleme söylemlerinin samimi olduğunu sanmıyorum...
Bizim için en sağlıklı yöntem; Kendi öz ürünlerimize dönmektir… Bizim binlerce yıllık yerli ve Ata dan gelen ürünlerimizin üretimine ağırlık vermeliyiz. Binlerce yıllık Türk tarihine karşın,
246 yıllık geçmişi olan ABD’ye boyun eğmemek lazım… ABD emperyalizmi sadece kendi çıkarlarını düşünür. Yardım adı altında adım attığı ülkenin, her türlü kaynaklarını sömürür.
Buna bağlı olarak, ilaç satar, gübre satar, tohum satar, ziraat makinaları, traktör, biçerdöver gibi daha onlarca, ziraat ekipmanları satar, yedek parça satar… Kısacası, A’dan Z’ye ne varsa, tarımdan sanayiye, ticarete kadar, her şeyi kendi menfaatine kullanır. Siz de saf saf, iyilik yapıyor dersiniz… Doğrudur, iyilik yapıyor görüntüsü ile birlikte, alttan alta, menfaati için, gerekeni de yapar, sömürür, alır götürür…
SON SÖZ: ‘’ SEN KENDİNİ DÜŞÜNMEZSEN, KİMSE SENİ DÜŞÜNMEZ…’’