.jpg)
Yukarıdaki grafik, Türkiye’deki 2002-2022 yıllarında Tüketici Fiyat Endeksi(TÜFE) ile bankalarda bulunan toplam mevduatın yüzde kaçının “dolara çevrilmiş yabancı para” olduğunun seyrini göstermektedir. Tablodan anlaşılacağı üzere; 2002 yılında % 45 civarında olan enflasyon oranı 2006 yılına kadar düşüş eğilimine girerek % 8 civarına inmiştir. 2006-2016 yılları arasında TÜFE’nin % 10 civarında seyrettiği görülmektedir. 2016 yılından itibaren kontrolden çıkan TÜFE oranı, uzun yıllardır görülmeyen bir seviye olan % 70 bandını aşmıştır.
Bankalarımızda bulunan toplam mevduatın içerisindeki yabancı para mevduatın payının, enflasyon oranı ile birlikte hareket ettiği, enflasyonun düştüğü yıllarda bu oranın düştüğü, enflasyonun arttığı yıllarda ise arttığı net bir şekilde anlaşılmaktadır. Nitekim, 2002 yılında % 33 civarında olan bu oranın, enflasyonun düşmesiyle uyumlu bir şekilde 2010 yılında % 5 seviyesine kadar indiği, bu yıldan itibaren enflasyondaki tırmanışa paralel olarak günümüzde % 70 ulaştığı görülmektedir.
Bir ülkenin tasarruflarının “milli paranın” yerine “yabancı paraya” dönüşmesi kabul edilebilir bir durum değildir. Ülkemizdeki toplam mevduat içerisindeki “dolar cinsinden yabancı mevduatın payının” % 70’i aşması siyasi iktidarı rahatsız etmiştir. T.C. Merkez Bankası’nın son toplantısında “Türk Lirasına” dönüşü özendirecek tedbirlerin alınacağının vurgulanması son derece önemlidir. Ülkemizin “dolarizasyon” olarak ifade edilen bu durumdan bir an önce çıkması, ekonomimizin rahatlaması için olmaz ise olmaz koşullardan birisidir.
Yukarıdaki grafik bize “dolarizasyondan” kurtulmanın ancak “enflasyonu” aşağıya çekmek ile mümkün olabileceğini anlatmaktadır. Öyle ise ilk yapılacak iş enflasyon ile ciddi bir şekilde mücadele etmektir. Bunun yolu da üretim ekonomisine geçmek suretiyle cari fazla verilmesinden, ülke kaynaklarının siyasi veya dini görüşler için kullanılmamasından ve özellikle bütçe fazlası verilmemesinden geçmektedir.
Saygılarımla,