
Türkiye İstatistik Kurumu ve Ticaret Bakanlığı’ndan alınan verilerle hazırlanan yukarıdaki grafikte, 2021 ve 2022 yıllarında ülkemizin dış ticaret açığı aylar itibariyle gösterilmiştir. Faizlerin düşürülerek, döviz kurlarının yükseltilmek suretiyle ihracatın artacağı, ithalatın azalacağı, dolayısıyla Dış Ticaret Açığının fazlaya döneceği düşüncesiyle, uygulamaya konulan Yeni Ekonomi Politikasının nasıl iflas ettiğini göstermesi açısından, bu grafik oldukça önemlidir. Yeni Ekonomi Politikasına geçişin ardında Dış Ticaret açığının adeta çıldırdığı net bir şekilde görülmektedir. Ülkemizde döviz kurlarını artırarak, paramızın değerini düşürmek suretiyle, Dış Ticaret Açığını azaltmanın mümkün olmadığı anlaşıldıktan sonra, konuyu bir gazete köşe yazısı kapsamında incelemeye başlayabiliriz.
Öncelikle dış ticaret açığının, ihtiyacımız olan mal ve hizmetlerin veya üretimde kullanılan hammadde, yardımcı madde, enerji ve teknolojinin yeterince yurt içinde üretilememesinden meydana geldiğinin ortaya konulması gerekir. Yani, üretim yetersizliği açığın bir numaralı sebebidir. Ülkemiz özelinde düşünürsek, tekstil, zeytin, narenciye, çay, fındık, incir gibi ürünler dışında, eldivenden merdivene, her türlü mal veya hizmette “net ithalatçı” konumunda olduğumuz “acı” bir gerçektir. Öyle ise, öncelikle Türkiye ekonomisinin, “tüketime” dayalı yapısının, “üretime” dayalı hale dönüştürülmesi gerekir. Bunun yolunun, ülkemizin tüm kaynaklarının “üreticilere” yönlendirilmesinden geçtiği bir sır değildir. Ne yazık ki, ülkemiz bu konuda çok kötü bir durumdadır. Türkiye’nin kaynakları üretici olmayan dini ve siyasi gruplara, şu an ihtiyacımız olup olmadığı tartışmalı alanlara, genel yönetim birimlerinin lüks harcamalarına aktarılmaktadır.
Üretim ekonomisinin alternatifi yoktur. Üretmeden tüketmek önce borçlanmayı, ardından eldeki varlıkları haraç-mezat satmayı, daha sonra fakirleşmeyi, en nihayetinde yok oluşu getirir. Dünya tarihi bu sonu yaşayan milletlerle doludur. Dış ticaret açığını turizm gelirleri, doğrudan yatırımlar, uzun vadeli düşük faizli kredilerle kapatalım düşünce yanıltıcıdır. Başlangıçta, birkaç yıl dış ticaret açığının yıkıcı etkisi, bir önceki satırdaki gelirlerle azaltılsa da, uzun vadede bunu sürdürmek mümkün değildir. Zaten, dünyadaki gelişmiş müreffeh ülkelerin aynı zamanda dış ticaret fazlası veren ülkeler olması bu tezimi kanıtlamaktadır.
Saygılarımla,