Soru sorarlar, bilmezsin; ‘Cahil’ derler…
Bilirsin; ‘Çokbilmiş, ukala!’ derler…
Görmezsin; ‘Kör müsün?’ derler…
Duymazsın; ‘Sağır mısın?’ derler…
Anlamazsın; ‘Kuş beyinli!’ derler…
Konuşursun; ‘Çok konuşma!’ derler…
Konuşmazsın; ‘Dilini mi yuttun?’ derler…
Ağlarsın; ‘Sulu göz, yufka yürekli’ derler…
Gülersin; ‘Yılışık’ derler…
Yapmamışsındır; ‘Yapmıştır!’ derler...
Bir şey olmamıştır; ‘İllaki bir şeyler olmuştur!’ derler…
Güzel giyinirsin; ‘Entel’ derler…
Kötü giyinirsin; ‘Paspal’ derler…
Paran vardır; ‘Zengin züppesi!’ derler…
Paran yoktur; ‘Adam değilsin!’ derler…
Evlenirsin; ‘Salak mısın?’ derler…
Evlenmezsin; ‘Yalnızlık Allah’a mahsustur’ derler…
Eve geç gelirsin; ‘Nerde kaldın?’ derler…
Evde oturursun; ‘Karı gibi evde oturma!’ derler…
Çocuğun olur; ‘Bu dünyaya çocuk getirmek mi?’ derler…
Çocuğun olmaz; ‘Bir çocuğun olsun, soyun yürüsün’ derler…
Derler, derler, derler…
***
İnsanoğlu hiç bir şeyden memnun kalmaz. Kimseleri memnun edemez, kimselere laf geçiremezsiniz. İlla ki diyecek bir laf bulur. Yüzüne karşı olmasa bile, arkanızdan laf ederler. Sahte gülücükler, ardından kuyu kazmalar, laf sokmalar…
Düzen böyle midir, kural bu mudur bilmem, ama akla ilk gelen Atasözümüzden daha iyi bir örnek olmaz diye düşünüyorum; ‘Padişahın arkasından da atıp tutarlar!’
Ama hiç bir padişah dedikoduya bakıp tahttan inmez. Göz önünde olanı, amma aşikâr, amma gizliden taşlayan bitmez! Taşlayanda haysiyet olsa, arkadan didiklemez! Duyma bazı şeyleri, sen duydukça laf bitmez, her söze itibar edilmez!
Tamam, belki bir padişah değiliz. Eğer laflara, sözlere, dedikodulara takılacak olursak hiçbir işte, hiç bir yerde huzurlu ve mutlu olamayız.
Belki de bu yazıya da ‘ne alaka?’ derler…
Derler mi?
Derler…