Sarıçam belediyesinin etkinlik salonundayım.
Değerli dostum Şükrü Gedik beni Kültür bakanlığı aracılığıyla düzenledikleri ‘Bir Türkü Tiyatrosu’ oyununa davet etmişti ve bende artık Sarıçam ilçesinin bir üyesi olarak bu davete katıldım. Salonda etkinlik için hazırlıklar yapılıyor ve bende otururken son üç ay altı günlük yaşadıklarımızla ilgili iç dünyamda gezinti yapıyordum.
Uykuda gelen deprem ve sonrası…
Gecenin bir yarısında bağrışlarla uyandığımda ev altımda bir salıncak gibi salınıyordu. Ayakta durmakta bile zorlanıyordum. Eşim salonda korkuyla bağırıyor, kızım ona ulaşmış sakinleştirmeye çabalıyor ve deprem sarsıntısı sanki hiç bitmeyecekmiş gibi devam ediyordu. Kolonun hemen yanında ayakta durmaya çalışırken, bir yandan sallantı devam ettikçe son duamı yapmaya çalışıyordum.
Bu yaşıma kadar şans bu ya birçok depreme yakalanmıştım. İstanbul da Adapazarı depremi, sonra Malatya Doğanşehir Sürgü depremi, sonra Adana Ceyhan depremi, en son Bodrumda 6.3’lük depreme tek başıma yakalanmıştım. Ama hiç biri bu kadar şiddetli ve uzun sürmemişti. Yine yaşamda ödevlerimiz vardı ki, bizim apartman muhteşem bir dirençle bizleri yaşamda tuttu.
Deprem tecrübem olduğu için sarsıntı durunca, ailemi süratle acil ihtiyaçları alarak aşağı indirdim. Yağmur yağıyordu. Hemen arabaya dolduk ve hayal parkın oto parkına girmeyi başardık. Arabanın içinde sessizce otururken, yağmur daha da şiddetlenmeye başladı. Damadım Ahmet, kızım, eşim ve onun kucağında torunum, deprem şokuyla öğlence konuşmadan oturduk. Biz arabayla kaçarken 6.6 şiddetinde bir artçı deprem daha olmuş. Araba içinde bu artçıyı fark edemedik biz. Etrafımızda felaket sonrası yaşanan o şaşkınlık halinde insanlar, yağmurun altında ağaçların altına sığınmaya çalışıyorlardı.
İlk şoku atlatmıştık ama ihtiyaçlar vardı ve Hayal park içindeki kafe kapılarını açmış bizlere destek vermeye başlamıştı. Evden kaçarken elimin altına gelen şemsiyeyi de almışım ve çok işe yaradı. Sonra kalabileceğimiz güvenli bir yer bulmamız gerekiyordu. Bizim bacanağın Buruk köyündeki taş evi tam aradığımız güvenli evdi ve oraya doğru yol aldık.
Bir iki derken üç aile taş evin bir odasına yerleştik.
Kalın taş duvarlarıyla bu ev bize güven vermişti. Bahçesinde hemen mangalda ateş yakmaya başladık. Ateş bizi ısıttıkça bir arada olmanın da yardımıyla, rahatlamaya başlamıştık. Ama deprem korkusu öğle kolay geçecek bir korku değildi ve insan daha çok açlık hissediyordu. Hemen evin karşısındaki tavuk satan dükkâna eşimle girdik ve bir anda o meşhur 7.6 şiddetindeki öğlen depremi başladı. Dışarı çıkmakta bile zorlanıyorduk. Yer ayağımızın altında gidip geliyordu. Bir yaşlı köy sakini hemen kendini yere bırakıp oturmayı seçmişti. Bence de en doğru hareketi yapmıştı. Evet, korkular bütün şiddetiyle yeniden hepimizi sardı.
Tam bir ay bu taş evde üç aile tek odada kalmıştık. Sonra köyün ilerisinde kurulmuş olan uydu kentle tanıştık. TOKİ bu uydu kentte bahçeli ikiz dubleks evleri köy sakinleri için özel proje olarak gerçekleştirmiş. Biraz ileride de TOKİ’nin apartman şeklinde yapılmış çok sayıda binası vardı ve biz buralarla deprem sonrası tanışma fırsatını bulmuştuk.
Bahçeli evler hepimizi etkileyip çekmeye başladı. Kısmetimizde vardı ki burada bir ev bulduk ve hemen kiralayarak taşındık. Yani deprem kaçağı olarak Sarıçam ilçemizle buluşmuştuk. Sazın tellerine dokundukları anda anılardan geri döndüm.
Türkünün tiyatrosu olur muydu?
Şükrü Gedik beni Kültür bakanlığı daire başkanı Sayın Sanem Arıkan hanımefendiyle ve Adana Kültür ve turizm müdürü Sayın Emre Duru ile tanıştırdı. Sonra sanatçı Kürşat Biçici sahnede beni türküleriyle, şarkılarıyla, anlattığı güzel hikâyelerle, Anadolu’muzun en sıcak derinliklerine götürdü. Bu kadar güzel bir ses ve iyi bir akışla gerçekten, beni yeniden kendime getirdi.
Birkaç yıldır yaşadıklarımız hepimizin hayatının rotalarını değiştirdi.
Pandemi de yaşadıklarımız ve sonrası bu deprem felaketi uzun yıllar geliyorum diye mesaj vermişti ve geldi. Deprem kaçağı olduk ve yaşadığımız yerler değişti. Hisler dünyamızda acılar dolaştı. Korktuk ve korkuyla yaşamayı öğrendik. Belki de korkuyla yaşanamayacağını öğreniyoruz.
Evlere kapandık.
Yeniden başlamak zor olabilir ama bizler yeniden başlamayı seçmeliydik. Ama bu etkinlik bana bu kapanmanın hiç doğru olmadığını hatırlattı. İyi ki, türkülerimiz var. Anadolu insanı binlerce yıldır her şeylerini türkülerle anlatmışlar. Sanatçılarımızın önderliğinde, daha çok etkinlik ve organizasyonla halkımızı buluşturmamız ve üzerimizdeki ölü toprağının yerini güçlü yaşam enerjimizle doldurmamız gerekiyor.
Teşekkürler sanatçı kardeşimiz Kürşat. Bize yeniden buram buram Anadolu kokan türkülerimizi hatırlattın. Emeği geçenlere ve Şükrü Gedik kardeşime teşekkürler.