Çukurova Üniversitesi, başarılı olabilir mi? 

09/11/2020 17:52 4891

Çukurova Üniversitesi, en çok tercih edilen üniversiteler arasında ilk 10’da yok.

Akademik yayın üretme sıralamasında da ilk 10’da değil.

Girişimci ve yenilikçi üniversiteler sıralamasında ilk 20’de değil.

Sahip olduğu teknokenti ilk 30’a bile giremiyor.

Ama devlet bütçesinden en fazla pay alan üniversiteler arasında ilk 10’da.

Sanırım buradaki tezat Ankara’dan da görüldü.

Rektörlük beklentisi sürecindeki gruplaşmaya, çekişmeye bakılmadan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD’den ödüllü bir bilim insanını, Prof. Dr. Meryem Tuncel’i rektör olarak atadı.

Geçtiğimiz hafta 5 Ocak Gazetesi’nin geleneksel kahvaltı etkinliğinde 3 saate yakın Çukurova Üniversitesi’ni konuştuk.

Konuk, ÇÜ Rektörü Prof. Dr. Meryem Tuncel’di.

Görev sürecinde 3 ayı geride bırakmaya hazırlanan Rektör Tuncel’e arkadaşlarımız onlarca soru yöneltti.

Bu soruların yanıtlarından anladık ki; ÇÜ’nün hala altyapısal eksikleri var. Sınır güvenliği, her yıl tadilatla ayakta tutulmaya çalışılan binalar, ihtiyaca cevap veremeyen hastane…

Hızlı büyümenin getirdiği sıkıntılar… İhtiyaç dışı açılan fakülteler, bölümler, yüksekokullar…

Sıraladığım bu alanlarla ilgili iyileştirme yapılsa ÇÜ, en iyiler sıralamasında üst sıralara yükselebilir mi?

Yükselemez.

Biliyorum, ‘Yükselemez’ kelimesi çok iddialı bir öngörü oldu.

Bu üniversiteyle 25 yılı iletişim içerisinde geçmiş, iki dönem de İletişim Fakültesi’nde ders vermiş ve bu süreçte gözlem yapmış bir gazeteciye güvenin.

Mevcut şartlarda florası, havası, gölü, kayıkhanesiyle eşsiz ÇÜ’nün başarısı tesadüf veya mucizelere bağlı.

Çünkü, bu üniversitenin akademisyenleri birbirini sevmiyor. Sevmeleri zorunlu değil. Hiçbiri birbirinin başarısına ortak olmuyor, birbirine destek vermiyor. Birbirlerine destek vermeleri de şart değil, başarılı olana engel olmak adeta görev sayılıyor.

Rektör Prof. Dr. Meryem Tuncel, bir soruyu yanıtlarken, “Önümüzdeki haftadan itibaren yayın, araştırma ve inovatif çalışmalarıyla öne çıkan akademisyenlerimizle birebir görüşecek, onlara ihtiyaçlarını soracak, destek olacağım” dedi.

Başka üniversitede uygulansa akılcı bir yöntem.

Ama ÇÜ’de uygulandığında neler olacağını yazayım:

Rektör, ağırladığı akademisyenin ihtiyaçlarından daha çok, başarılı akademisyeni karalayan şikâyet edenlerle ilgilenmek zorunda kalacak.

ÇÜ, kendi içerisinde yaşanan bu soruna çözüm bulmadığı sürece bulunduğu şehrin ve ülkenin ne sanayisine ne tarımına ne de herhangi başka bir alanına katkı sağlayamaz.

Bu sorun üzerine çalışılıp çözüm bulunmadıkça yapılan tüm fiziki yatırımların içi boş olur.

Yönetici değişir, alınan sonuçlar değişmez.

Yapılan protokoller, şehirle bütünleşme çabaları, fotoğraflarda ve basın bültenlerinde kalır.

ÇÜ’de atılması gereken ilk adım, aidiyet duygusunun güçlendirilmesine yönelik olmalı.

 “Arkadaşımın başarısı, benim üniversitemi yüceltir. Biz dünyanın en güzel, en başarılı üniversitesinin akademisyenleriyiz” denmediği sürece Nobel ödüllü rektör de atansa ÇÜ’de durum değişmez.

Prof. Dr. Meryem Tuncel’in ÇÜ’ye rektör olarak atanması pozitif bir iklim yarattı. Rektör Tuncel, ÇÜ’de işe aidiyet duygusunun oluşturulması ve pekiştirilmesiyle başlarsa başarının çorap söküğü gibi geldiğini hep birlikte izleriz.