Gelin-kaynana ilişkileri hakkında kâh güldüren, kâh düşündüren onlarca, yüzlerce hikâye duymuş, okumuşsunuzdur. Belki de birçoğunuz başına buna benzer hikayeler gelmiştir. Ben de 2021 yılının Nisan ayında ‘Gelin-Kaynana’ arasında yaşanan ve klişeleşen bir yazı kaleme almış, hatta yaşanmış gerçek bir hikâyeyi örnek göstermiştim. Şimdi ise; masum bir gelinin sapkın, psikopat kaynanası tarafından başına gelenleri ve kayıtlara geçen trajik bir olayı sizlerle paylaşmak isterim.
1958 yılında Amerika’da yaşanan bu olayda, bir kaynananın daha ne kadar kötülük yapabileceğine dair ibretlik öyküsü var sırada. Bu yazıyı okuyan özellikle gelinlerin, durduk yere kaynanalarına sarılacağından, ‘Kaynanam aslında bir melekmiş!’ diyeceğinden eminim.
O halde fazla vakit kaybetmeden başlayalım.
***
Oğlunu kimseyle paylaşmak istemeyen Elizabeth Duncan'ın hikâyesi…
Tam adıyla Elizabeth Ann Duncan, 1904 yılında Kansas City, Missouri'de doğduğunda adı Hazel Lucille Sinclaira Nigh idi. Dünya onu "Cehennemden gelen kaynana!" olarak tanıdı.
Neden mi? İşte yanıtı;
Çok sevdiği biricik oğlunu kimseyle paylaşmak istemeyen kadın, oğlunun gizli evliliğini öğrenir ve başından aşağı dökülen kaynar sular, onu canice planlar yapmaya iter. Kaynaklarda Duncan, 10 ya da 12 evlilik yapmış bir Bunco oyuncusuydu. (Bunco, bir zar oyunu.) Bu yeteneğini de erkekleri dolandırmak için kullanıyordu.
Elizabeth Duncan, 6 çocuklu bir anneydi. Dört kız ve iki erkek çocuğu vardı. (kızlardan biri 15 yaşında hayatını kaybetmişti.) Bu ölüm, kadının çocuklarına daha da önem vermesine, özellikle de Frank'in üzerine daha fazla düşmesine neden oldu. Öyle ki, hukuk okuyan Frank, 30 yaşına kadar annesi ile beraber yaşamıştı. Frank bir gün annesine, evden ayrılacağını ve ayrı yaşamak istediğini söylediğinde anne Duncan intihara teşebbüs etti. Bu arada iyileşme sürecinde kaldığı Cottage hastanesi bütün olaylar zincirinin başlangıç noktasıydı.
Frank ve annesi ile ilgilenen hemşire Olga Kupczyk ile Frank arasında duygusal bir ilişki başlamıştı. Bu ilişki tabii ki, annenin oğluna olan saplantılı bağlılığı yüzünden gün yüzüne çıkamıyordu. Başarıları ile gurur duyduğu oğlunun gizli bir evlilik yaptığını öğrenen anne, o günden sonra gelinini sonunu getirecek bir plan yapmaya ve bunları hayata geçirmeye çalıştı.
Genç kadın, önceleri kaynanası tarafında sürekli telefon tacizine uğruyordu. Oğluna göre olmadığını düşündüğü kadını bir türlü hayatlarında istemiyordu Elizabeth Duncan. Kadını taciz etmekle başa çıkamayacağını düşünen cani kaynana, farklı bir plan yaparak sahte kişiler ile bir boşanma düzenledi; oğlunun ve gelinini yerine bulduğu insanları mahkemeye çıkartarak, çok sevdiği oğlu ve gelininin kâğıt üzerinde boşanmalarını sağladı. Durumu öğrenen oğlu çok sinirlense de annesine karşı herhangi bir girişimde bulunmadı ve karısını da bırakmadı.
***
Bunun da işe yaramadığını gören cani anne, bu sefer daha da ölümcül plan yaparak bir kiralık katil tutmayı düşündü, ancak kimse bu işe yanaşmıyordu. En sonunda oğlunun, daha önce hüküm giymiş eski müvekkillerinden birinin karısı ile bir anlaşma yaptı. Anlaşmayı önce kabul etmeyen eski hükümlünün eşini, 6 bin dolar vereceğini söyleyerek ikna etti. 17 Kasım 1958 gecesi bu cani plan yedi aylık hamile bir kadının hayatına mal oldu. Dövülmüş, boğulmuş ve sonrasında elle kazılan, derin olmayan bir mezara gömülmüştü. Cesedinin bulunması birkaç hafta sürdü. Feci şekilde can veren kadının katilleri yakalandı ve suçlarını itiraf ettiler. Azmettirici kaynana Elizabeth Duncan ve kiralık katiller, görülen davalar sonunda gaz odasında idam edildi. Cani kaynana Elizabeth Duncan, California'da idam edilen son kadın olarak kayıtlara geçti. Aynı zamanda da cehennemden gelen kayınvalide olarak tarihe geçti.
Gelinler-kaynanalar bitmez bu kavgalar, diyeceğimiz birçok örnek olsa da, yine de ‘beterin beteri var’ demişler. Yok artık! dedirten bu olaydan sonra son söz olarak; hem gelinler, hem de damatlar adına Allah beterinden korusun diyorum.