Akdeniz Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olan Prof.Dr. Burcu Demirel, mezun olan öğrencilerinin son sınavı için hazırladığı kağıtla herkesi duygulandırdı.
Yaptığı işlerle öğretmenliğin ne kadar kutsal bir meslek olduğunu bizlere bir kez daha gösteren, Akdeniz Üniversitesi İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Burcu Demirel, 120 öğrencisinin final sınavında, öğrencilere soru sormak yerine, kendine sorular sorarak öğrencilerini duygulandırdı.
Sınava katılıp kağıdı okuyan tüm öğrencilere 'geçer not' veren Demirel öğrencilerinin son sınavında yaptığı bu sürprizle son bir ders vermiş oldu.
"Ayrılmanın, gökteki yıldızlar kadar çeşidi vardır" dememiş miydi Shakespeare, bu son sınavında?
Şöyle devam etti;
"İşte geldi o vakitlerden biri daha...Yuvadan uçma vaktiniz artık. Somun-ekmek ve makarnaya, menemen'den bozma çıkma yemeklere, sabahlamalara, kankalara, kaprislerimizi çekmelere, kırık dökük mobilyalı evlere, kültür mahallesine, Melteme, kantinin yengesine, kankanın el şakalarına, onun yerine imza atmalara, çaktırmadan kopyalara, sorumluluk bilmeden, ev geçindirme derdi çekmeden, sabahı akşamı olmayan günlere ve gecelere, derste uyumalara, dersi kaynatmalara, haftalık değişen aşklara, arkadaş sevdalarına, dostlukların en hakikilerine, bilmem daha nelere veda vakti...
Kocaman bir ömür bekliyor sizi. Upuzun yollar, nice sevdalar, nice göz yaşları, nice mutluluklar...
Hayat kendiliğinden ne iyidir ne de kötü.
Ona iyiliği ve kötülüğü katan bizleriz.
İyi olsun yollarınız, umut dolsun düşleriniz, hayal kurup uğruna adanan ömürleriniz olsun.
Kendini tavaf edenlerden, istifleyip biriktirenlerden değil, nice canda can olan, vatan aşkıyla yanan, üretmeye, hayal etmeye can atan, umutsuzluğa düştüğünde, dönüp mucizevi yaradılışına bakıp ilham alan, atasının izinde yoğrulan, onurlu, vicdanlı, üretken yiğit kadınlar ve yiğit erkekler olan kuzularımsınız siz bizim. Sevdamızsınız...Gözümüzdeki yaşsınız gidişinizle.
Bize yaşamayı, bir amaca,bir hayale bağlanmanın önemini ömür geçtikten sonra öğretiyorlar.
Unutmayın ki; bir amaca bağlanmayan, bir hayal ile yanıp tutuşmayan ruh, yolunu kaybeder.
Amaçsız, hayalsiz, aşksız kalmasın o güzel yürekleriniz.
Bir deli hocamız vardı dersiniz.
Bu satırlar kalsın, benden size bir hatıra. Alın götürün yanınızda. Ama bilin ki delilik, Montaigne'nin dediği gibi ' özgür bir kafanın yiğitçe çıkışları' yüce ve görülmedik bir erdemin ortaya attıklarıyla çok yakın kapı komşusudur.
Deli olarak nitelendirilenlerden olmanız dileğiyle"
Prof. Dr. Demirel yazının devamında kendine 5 tane soru sordu.
Kendime soru;
1-Sana emanet edilen bu geçlere ne kattın?
2- Onlara 'hayatın bir sınav kağıdından, bir test yaprağından ibaret olmadığını'
aktarabildin mi?
3- Onlarda birazcık bile olsa 'toplumsal olaylara, ihtiyaç duyanlara karşı; gördüğümüz, duyduğumuz, hissettiğimiz, kısacası nefes alabildiğimiz için bile sorumluluk hissetmemiz gerektiği konusunda farkındalık ' uyandırabildin mi?
(Devam Edecek)