Son günlerde yakın arkadaşlarım ile yaptığım sohbetlerin konusunu, çocuklarının ülkemizi terk etme eğiliminde olmaları oluşturmaktadır. Özellikle tıp, mühendislik ve işletme alanlarında eğitim alan çocukların, Avrupa Ülkelerine yerleşebilmenin yollarını aradıkları gözlenmektedir. Bu konu ülkemizin uzun yıllardır kanayan yarası olmaya devam etmektedir. Kıt kaynaklarımızla ülkemize yararlı olsun diye eğiterek meslek sahibi yaptığımız çocuklarımızın, vatanlarına katkı sağlayacağı dönemlerinde, başka ülkelere gitmeleri içimizi sızlatmaktadır.
Suriye, Afganistan, Özbekistan, Türkmenistan, Kırgızistan ve bazı Afrika ülkelerinden parasız, mesleksiz ve eğitimsiz yaklaşık 5 milyon göçün alındığı ülkemizde, eğitimli ve meslek sahibi vatan evlatlarının ülkemizi terk etmeleri hafife alınacak bir konu değildir. Bir ülkenin en büyük zenginliği eğitimli insanıdır. Günümüzün gelişmiş ülkeleri incelendiğinde, vatandaşlarının yüksek eğitimli, çağın ihtiyaç hissettiği mesleklere sahip oldukları hemen görülecektir. Bu konu tüm ülkeler için hayati derecede önemlidir.
Türkiye’den yaşanan beyin göçü büyük çoğunlukla eğitim ve iş odaklıdır. Gençlerin ekseriyetinin göreceli olarak iyi olduğunu düşündüğümüz eğitimlerini yetersiz buldukları anlaşılmaktadır. Avrupa ülkelerine eğitimlerini daha üst düzeye çıkaracakları düşüncesi ile gittikleri, eğitimlerinin sonunda iş bularak oralara yerleştikleri bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır. Öyle ise ilk yapılacak iş gençlerin eğitimini Avrupa Birliği eğitim standardına yükseltmektir. Avrupa Birliği ile şimdilik askıda olan müzakerelere başlanılarak, “eğitim” faslı mutlaka açılmalı, eğitimin süresi, içeriği ve yapılış şekli Birlik üyeleriyle denkleştirilmelidir. Böyle yapılması durumunda gençlerin alacağı diplomaların tüm Avrupa’da geçerli olması sağlanmış olacaktır. Gençler böylece eğitimlerinin eksik olduğu düşüncesinden kurtulacaktır.
Avrupa Birliği standartlarında eğitilen gençlere, Türkiye içerisinde, onları maddi ve manevi olarak tatmin edecek iş bulunması beyin göçünü engellemede en önemli faktördür. Günümüzde genç işsizliğin % 25-35 bandında olmasının beyin göçünü hızlandırdığı bir gerçektir. Devletin bir proje olarak işletmeleri “yüksek eğitimli gençleri işe almaya özendirmesi” acil hale gelmiştir. Günümüzde uygulanan sigorta primi ve kısmı ücret desteğinin yeterli olmadığı sonuca bakarak anlaşılmaktadır. Söz konusu desteklerin daha da geliştirilmesine ihtiyaç vardır. Bu sorunun asıl çözümü, ülkemizde “yatırım ortamını” iyileştirerek” üretim ekonomisine geçmektir. İhracata dayalı üretim ekonomisine sahip ülkelerde başta gençler olmak üzere herkes kolayca iş bulabilmektedir.
Eğitim ve işin yanında olmaz ise ihtiyacı en çok hissedilen şey hukuk ve demokrasidir. Sözü edilen iki kavramın ülkemizde İhtiyaçlar basamağının üst sıralarında olduğu düşünülmesi oldukça yanlıştır. Bunlar eğitimli insanlar için hava ve su gibi temel ihtiyaç haline gelmiştir. Bu nedenle ülkemizdeki hukuk ve demokrasinin bir an önce Avrupa Birliği normlarına kavuşturulması “beyin göçünün” önlenmesi için temel gerekliliklerden birisidir.
Saygılarımla,