ARALIK AY'I

26/12/2022 19:28 432

 

Bazı aylar vardır, diğer aylardan daha çok anılmak için gerekçeleri vardır. Biz de de Mart, Ağustos ve Aralık ayları gerçekten anılmak için diğer aylardan daha fazla özelliklere sahiplerdir.

 Aralık Ay'ının anılması gereken olaylarını şöyle sıralayabiliriz. Gerçi söz konusu ettiğim her konu için ayrı ayrı yazı(lar) yazılabilir ama, bugün bu olayları ve kişileri anma adına yazdığımdan kısa açıklamalar yapacağım.

1- 17 Aralık (1995) İsa Yusuf Alptekin'in ölüm yıldönümü. İsa Yusuf Alptekin, Doğu Türkistan davasının büyük kahramanlarından birisidir. 1954 ylında ülkemize sığınmak zorunda kalmıştır. Şu sözü unutulamaz: "Gönül arzu eder ki, Türkistan meselesinin halledilmesi davasında öncülük şerefi, Türkiye'nin hakkı olsun...". İsa Yusuf Alptekin'i rahmet, minnet ve saygıyla anıyoruz.

2- 23 Aralık 1930 Menemen olayı. Cumhuriyet kurulalı henüz 7 yıl olmuş, büyük mücadeleler verilmiş, asırlardan beri her yeniliğe karşı çıkan bir güruh henüz yeni yeni gerilemeye başlamış. İşte böyle bir dönemde Menemen'de bu güruhun yeniden ortaya çıkma girişiminde bulunduğu görülüyor. Üçü Mehmet, ikisi Hasan adlı bu güruh güzel Menemen ilçemizde arkalarına bir kaç kişiyi de alarak meydana çıkıyorlar. Bunları durdurma emri alan  öğretmen asteğmen Mustafa Kubilay, bir manga askerle karşılıyor. Hatta aralarına tek başına giden bu yiğit Türk evlâdı, maalesef kafası kesilerek öldürülüyor. Elbette, adalet yerini buluyor ve olaya adı karışanlar en ağır şekilde cezalandırılıyor. Kubilay'ı rahmet, minnet ve saygıyla anıyoruz. Bu günlerde ülkemizde çok ciddi siyasî gelişmeler de olmaktadır. 1930 yılının ortalarından sonra kurulan Serbest Fırka, 3-4 ay süren büyük mücadeleler sonucunda, olayların ardı arkası kesilmeyince 18 Aralık 1930'da kendini feshediyor. Yakın tarihimiz açısından 1930 yılının ikinci yarısının çok önemli olduğunu düşünüyor ve araştırmalara devam ediyorum.    

3- 27 Aralık 1936, Mehmet Akif Ersoy'un ölümü.  Millî şairimiz Mehmet Akif Ersoy, yurtdışından geldikten sonra, bir müddet çok sevdiği ülkesinde yaşıyor ve belirttiğimiz tarihte vefat ediyor. Ülkemizde tanıtılmaya ihtiyaç duyulmayan az sayıda kişilerden birisidir. Çünkü, İstiklâl Marşımızın şairidir. 10 Kıtalık İstiklâl Marşımız, şiirsel üstünlüğünün yanında, sözleri açısından da olağanüstü etkili ve anlamlı ifadelerle doludur. Millî Mücadeleye Anadolu'yu gezerek halka hitap edip destek veren Ersoy, 1921 yılında yazdığı İstiklâl Marşı şiiri ile ölmezliğini sağlamıştır. Yazıldığında Meclis'te 3 kez okunan şiir, olağanüstü ilgi görmüş ve dakikalarca ayakta alkışlanmıştır. Büyük hatip Hamdullah Suphi Tanrıöver (bu soyadını almasını Atatürk istemiştir) tarafından okunan şiir, olağanüstülüğünü korumaktadır. Ersoy'un her Türk çocuğunun beynine işlediği, işlemesi gereken bir diğer şiiri daha vardır ki, ben onu şahsen Türk Şiirinin zirvesi olarak görürüm: Çanakkale Şehitleri.

Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor

Bir hilâl uğruna yarap ne güneşler batıyor.

Dünya tarihinin en büyük savunma savaşı olan Çanakkale Harbini bu kadar güzel anlatabilen bir ifadeyi yazana ne denir? En Büyük Şair (Şair-i azam).

4- 22 Aralık Sarıkamış Harbi. Aralık ayının en unutulmaz olayı elbette ki, Sarıkamış Destanıdır. Özellikle Destan diyorum. Çünkü, 1914 yılının son ayının son günlerinde yaşadığımız bu olay, destansı bir olaydır. Haziran'da başlayan ve Ağustosta fiiliyata geçen 1. Dünya Harbine Kasım ayında resmen katıldık. Bir asrı geçen bir zamanda bitiremediğimiz konulardan biri, 1. Dünya Harbine katılmalı mıydık sorusuna aranan cevaptır. Bu konu aslında hiç tartışılacak bir konu değildir, hiç enerjimizi harcamamızı gerektirecek bir konu değildir. Neden? Çünkü; 1. Dünya Harbine katılmamamız gibi bir durum asla söz konusu değildir, 1. Dünya Harbi zaten bizim topraklarımızı paylaşmak için yapılmıştır. Birçok tartışma konusunun içinde bir diğer bitiremediğimiz konu da Sarıkamış'ta yaşadığımız ağır faciadır. Bir kere orada Şehit olan askerimizin sayısının kaç olduğunu bir türlü öğrenemedik. 13 binden 90 bine kadar rakamlar bir asırdan fazladır havada uçuşmaktadır. Tarih araştırmacıları için bu rakamların doğrusunun elde edilmesi şarttır ve doğrudur. Belli ki, bu konuyu da çözemeyeceğiz. Sarkamışa bu yıl Doğu Ekspresi ile gittim ve elbette Şehitliği ziyaret ettik. Orada her yerden gelen insanlar vardı ve büyük bir kısmımız gözyaşlarımıza engel olamadık. Demek ki, şehit sayımız değil, onların içimize düşürdükleri ateş çok daha önemlidir ve hemen hemen hepimiz bu ateşi ciğerlerimizde hissediyoruz. Bana göre bu gerçek, sayıdan çok daha önemlidir.  Sarıkamış ile ilgili bitmeyen bir diğer konu da Enver Paşadır. Tarihin diğer bilim dallarından farkı, olup bitmiş ve bir daha tekrarlanması mümkün olmayan olayları ortaya koymasıdır. Tarihin laboratuvarı yoktur, bu yüzden denenemez ve tekrarlanamaz. Tarih konusunda yorumlar yapılabilir ve düşünceler belirtilebilir. Bu yorum ve düşünceler somut verilerle tam olarak desteklenmezse, ister istemez tartışmalar ortaya çıkar ve sonuç alınamaz. Tarihe ait yorum ve düşünce belirleyecek olanların aynı zamanda ezber bozabilme özelliğine sahip olmaları da gerekmektedir. Aksi takdirde, kendi düşünce dünyası içerisinde kalmaya mahkûm olur. Çok genel yazdığımı biliyorum. Enver Paşa konusunu ayrı bir yazı olarak kaleme alacağım için şimdilik o yazıya bir alt yapı hazırlıyorum.