Uzun süredir bu konuyu yazmayı düşünüyor sonra belki düzeltirler diye umuyor, yazmaktan vaz geçiyordum.
Konu gürültü kirliliği ve bu kirliliğe müsaade eden sorumlu yetkililer…
Hepimiz biliyoruz ki, hem görüntü kirliliği, hem de gürültü kirliliği adına belediye meclislerinde yıllar önce alınmış kararlar var. O günlerde görüntü kirliliği oluşturan tabelalar sökülmüştü. Gürültü kirliliği ile ilgili megafon kullanımı yasaklanmıştı.
Sonuna kadar sesi açılmış megafonlarla aynı sokaktan sekiz defa geçen eskiciler, overlokçular, eski halı toplayanlar, her türlü satış yapan seyyar satıcılarla doldu. Üstelik bu yeni de değil.
Hani yasaktı?
Kitle kuyrukçuluğu yapılmaya devam ediliyor. Kıyakçılık yapılırken, öbür tarafta uyuyan bebekler, hasta yatağında olanlar, gece vardiyasında çalışıp gündüz uyumaya çalışanlar cezalandırılmıyor mu? Sorduğun zaman ‘ceza kesiyoruz, yine önleyemiyoruz’ cevabı ezberlenmiş şekilde veriliyor. Kendi sesiyle satış yapan seyyar satıcılarımızı bu konunun dışında tuttuğumu özellikle belirtmek istiyorum.
Ceza keserek çözülemiyorsa, bunun yolu elbette başka şekilde bulunabilir.
‘Ne yapalım olmuyor’ diyerek kulağının üzerine yatan ve devletin kendi aldığı kararların uygulanmasında aciz durumda gösterilmesine sebep olan erk sahipleri kabul edilemez. Belli ki bu satıcılar, çağın yeni düzenini özümseme konusunda yeterli bilgiye sahip değiller. Çözüm üreten ve bu çözümleri bu insanlara ceza kesme yerine öğreten bir düzene ihtiyacımız var. Bu hem belediyeler için hem de kamu kurumlarımız için geçerli bir durum.
Ne yapılabilir?
Birçok çözüm bulunabilir. Belediyeler kendi web sitelerinde bu satıcılara ulaşım için linkler oluşturup, ilgili esnafı yönlendirebilir. Bu işlemi kamuoyuna duyurup, esnafın güneşin altında, aracıyla yakıt tüketmesine ve sebep olduğu gürültü kirliliğine son vererek işini yapmasına fırsat tanınabilir.
İkinci bir konu, Ulaşımda devlet eliyle hak sahibi olmuş insanların aşağılanması meselesi…
Devlet demiş ki, 65 yaşını geçmişsen al sana ücretsiz ulaşımda kullanacağın kart. Ülkesi içi hayatını riske atmış gazisine, şehit olmuşların yakınlarına, kamu aydınlatmasında yıllarını vermiş basın mensuplarına ulaşımda ücretsiz olarak kullanması için kart vermiş.
Vermişte ne olmuşa gelmeden önce, ben Balıkesir’e bağlı Altınolukta iner inmez kartımı çıkardım ve hiçbir sıkıntı yaşamadan kullandım. Aynı durumu Muğla ili Milâs’ta, Bodrumda yine katımı çıkarıp kullandım ve hiçbir sıkıntı yaşamadım. Bir kez Bodrum da bir minibüs şoförünün bu konuya aykırı davrandığını ve hemen görevine son verildiğini söylediler bana.
Burası Adana ve kart sahipleri aşağılanıyor…
Defalarca şahit oldum. Mavi otobüslerimizden bazıları, araba boş olduğu halde durakta yaşlı biri el kaldırdığı halde durmuyor ve yoluna devam ediyor.
O insan bu aşağılanmayı belirli bir yaşa gelmekten başka hak edecek ne yaptı ki?
Hani Adana gibi diyoruz ya, Adana da eskiden büyüğüne, yaşlısına saygı ve hürmet yok muydu?
Bir keresinde yine Mavi canlardan birine bindim, araba boş ve kartımı bastım. Genç bir şoför kardeşim, başladı söylenmeye. Üstelik Ramazan ayı ve ben sabır göstermeye çalıştım. Baktım genç arkadaşın freni tutmuyor, para uzattım kendine. Bana ‘para istemiyorum, arabadan in’ dedi.
Aslında ben bu durumu hak edecek her hangi bir şey yapmamıştım. Kızmadan birkaç şey söyledim. Bunun üzerine söylediği bir cümle dikkatimi çekmişti a da, ‘Sana derdimi anlatım dertleşiyorum’ demesiydi.
Bir isyan içinde bir şoför esnaf ve yaptığı şeyin nerelere dokunduğunun, kimleri üzdüğünün farkında bile değil. Kafa tuttuğu, aslında devletin ta kendisiydi. Ama o saygısızlığıyla, hayatının son yıllarına gelmiş insanları üzüyor ve aşağılıyordu.
İndim arabadan ve cep telefonuma plakasını yazmaya çalıştım. Bir baktım, arabadan inmiş, bana öfke kusuyor. ‘Birde şikâyet edeceksin değil mi?’ diye bağırıyor. Durakta başka bir yaşlı arkadaş, eski belediye meclis üyesiymiş, yaklaştı ve ‘Bana da kaç defa denk geldi’ dedi.
Sonuç olarak ortada bir sorun var…
Devlet eliyle aşağılanan bu ülkenin değerli insanları var. Ben şikâyet etmedim. Nedeni bu işin şikâyet etmekle düzelmeyeceğini bildiğim içindi. Şikâyet ve ceza sorunu çözmüyorsa, bu da ezberci bir yaklaşımdır. İşi idare etme, başından atma yerine, bu sorunun özü nedir deyip anlamaya çalışarak, isyan içinde ne yaptığını bilmez hale gelmiş bu esnafı dinleyerek, çözüm aranması gerekiyor. Devlet eliyle yapılmış bir uygulamada, yine devlete kafa tutarak, kart sahiplerinin aşağılanmasına müsaade edilmesi kabul edilemez.
Ben kimseyi şikâyet etmem, ancak bu durumu çözmeyen erk sahiplerini sorumlu olarak görür, çözümsüzlük halinde Türk adaletine tüm aşağılanmış olanlarla birlikte başvururum.