Okurlarımdan bazıları Amerika Birleşik Devletleri bize yaklaşık on bin Kilometre uzaklıkta, oradaki ekonomik gelişmelerden bize ne diyebilir. Tıpkı Son Başbakanımızın dolar kurundaki yükselişi hafife alarak “dolsa ne olur, dolmasa ne olur, bunu Amerika düşünsün”, Eski Maliye Bakanlarından birisinin “maaşınızı dolarla mı alıyorsunuz, size ne” demesi gibi. Buna benzer düşünceye sahip olanların ne kadar yanıldıkları, dolar kurunun hızlı yükseldiği Eylül/2021 – Ağustos/2022 döneminde görülmüştür.
Amerika Birleşik Devletleri ekonomisinde yaşananlar Dünya, Avrupa ve Türkiye için neden bu kadar önem arz etmektedir? Bu soruya tatmin edici cevap bulabilmemizin için A.B.D. ekonomisin ne kadar büyük olduğuna, para birimi olan doların, dünyadaki işlevine bakmamız gerekecektir. Dünyanın ekonomik büyüklüğünün yaklaşık yüz trilyon dolara ulaştığı, bunun yaklaşık % 25’lik kısmının A.B.D. ekonomisinden kaynaklandığı, sözü edilen büyüklük ile A.B.D. ekonomisinin hala dünyanın en büyüğü olduğu anlaşılmaktadır. Çin’in 13 trilyon dolar ile ikinci sıraya yerleştiği, üçüncü sıradaki Japonya’nın ise ancak 4,9 trilyon dolarlık bir ekonomiye sahip olduğu görülmektedir.
Amerika Birleşik Devletleri para birimi olan Doların durumuna gelince….. Dünyada yapılan ticaretin % 80’inin dolar ile yapıldığı, tasarrufların % 70’inin dolara çevrildiği, altın dahil her türlü mal ve hizmetin fiyatının dolar cinsinden belirlendiği gerçeği karşımızda durmaktadır. 2002 yılında kullanılmaya başlanan Avrupa para birimi euro’nun, değinilen tarihten günümüze değin iyi bir performans göstermesine rağmen, dolara alternatif olmasının uzun zaman alacağı açıktır. Öte yandan, İngiliz para birimi sterlinin, Japon para birimi Yenin ise her geçen gün dünya ticaretindeki payının azaldığı, diğer ülkelerin para birimlerinin işlevlerinin olmadığı başka bir gerçektir.
Yukarıda mevcut durumu kısaca özetlenen A.B.D. ekonomisinde son günlerde neler olmaktadır? Olumsuz gelişmelerin başında, son yılarda hızla yükselişe geçen enflasyon gelmektedir. 2021 yılında başlayan enflasyonun yükselişinin hala tam anlamıyla kontrol altına alınamaması ekonomide alarm zillerinin çalmasına neden olmaktadır. Amerikan Merkez Bankası’nın (F.E.D), faiz oranını hızlı bir şekilde yükseltilmesi kısmi iyileşme sağlamakla birlikte, istenen sonucu henüz doğurmuş değildir. Bu önlemle eş zamanlı olarak yürürlüğe konan, Merkez Bankası bilançosunun daraltılmasının, ekonomik büyümeyi olumsuz etkilemesi nedeniyle uzun süreli uygulanabilirliği yoktur.
Faiz oranlarının artırılması ve FED’in bilançosunun daraltılması, Amerikan Dolarının az gelişmiş ülkelerin para birimlerine karşı değer kazanmasına neden olmaktadır. Bu durumun ilk etkisi dünya ticaretinde yaşanmaktadır. Çin dahil tüm ülkelerin büyüme hızı azalırken, enflasyon tüm ülkelerde tarihin en yüksek oranına ulaşmıştır. Faiz oranları zirve yapmıştır. Az gelişmiş ülkelerin borç yükü her geçen gün “ ödenemez” noktaya doğru hızla gitmektedir. Başta Dünya Ticaret Örgütü olmak üzere, İMF ve Dünya Bankası yetkilileri bu durumun sürdürülebilir olmadığını yüksek sesle ifade etmeye başlamışlardır. Dünyanın lideri olduğunu her fırsatta söyleyen A.B.D.nin bu konumunu sürdürebilmesi yukarıda izah edilen olumsuz tabloyu düzeltmesine bağlıdır. Aksi halde, dünya başka çözüm yolları arayacaktır.
Saygılarımla,