30 Ekim 1918 yılında Mondros Mütarekesi, yani Ateşkes Anlaşması imzalandığında Mustafa Kemal ATATÜRK, Adana'dadır. Bu tarihte Yıldırım orduları komutanlığını Adana'da Liman Von SANDERS'ten teslim almaktadır.
Büyük ATATÜRK, Adana'da 10 gün kadar kalmıştır. 10 Kasım 1918 tarihinde, İstanbul'a trenle hareket etmiş ve 13 Kasım 1918 günü Haydarpaşa Garına varmıştır. Aynı gün, İstanbul, işgalci güçler tarafından işgal edilmiştir. İngiltere, Fransa, İtalya aralarına Yunanistan'ı da alarak boğazlara gemilerini yerleştirmişlerdir. Öyle ki; gemi toplarının uçları Dolmabahçe Sarayı'na çevrilmiştir. Yani, Padişah Vahdettin'e toplar doğrultulmuştur. Bu ne demektir? Kalbinize girdik demektir. Bu ağır acıyı ayağının tozuyla İstanbul'a gelir gelmez gören Mustafa Kemal ATATÜRK şu muhteşem sözleri söylemiştir: "geldikleri gibi giderler...". Gerçekten de işgalci güçler geldikleri gibi gitmişlerdir.
Burada sorulması gereken soru şudur: Büyük ATATÜRK, bu özgüveni, bu cesareti ve bu öngörüyü nasıl sağlamıştır?
Büyük ATATÜRK, bu özgüveni, bu cesareti, ve bu öngörüyü her şeyden önce iyi yetişmiş bir kurmay subay olarak vatan ve milletseverliğinden almaktadır. Sonra, Türk Milleti'ne olan inancından, güveninden almaktadır. Zaten bir çok yerde Türk Milleti'ne güveninin esas olduğunu vurgulamıştır.
Bu kısa açıklamadan sonra Adana bağlantısını kurmak daha kolay olacaktır. Çünkü Büyük ATATÜRK, Adana'da kaldığı 10 gün içerisinde çok değişik kesimler ve çevre il ve ilçelerle görüşmeler yapmıştır. Bu görüşmelerden elde ettiği sonuçlar Millî Mücadele yapmaya karar vermesinde çok etkili olmuştur.
Bu görüşmeler Büyük ATATÜRK'DE işgalci güçlerle silahlı mücadele etmekten başka çare olmadığına karar verdirdiği için Adana'dan İstanbul Hükümeti'ne telgraflar çekerek çok ciddi uyarılarda bulunmuştur.
Burada Mondros gereği askerin terhis edilmesi ve silahların işgal güçlerine teslim edilmesi kararlarına katılmayıp, neye mal olursa olsun, silahların teslim edilmemesi için komutanlarla gizli görüşmeler yapmıştır.
Adana'da yapılan çete savaşlarında kullanılan silahların bir kısmının saklanan bu silahlar olduğu tahmin edilmektedir.
Büyük ATATÜRK, İstanbul'a gittikten sonra, Adana 18 Kasımdan itibaren önce İngilizler ve sonra kendi aralarında yaptıkları paylaşım sonucunda sonra da Fransızlar tarafından işgal edilmiştir. O zaman, Dörtyol da Adana'ya bağlı olduğu için işgalci güçlere karşı ilk kurşun Dörtyol'da atılmış ve dolayısıyla Adana'da atılmıştır. Bu konuyu tüm ayrıntıları ile daha önceki yazılarımızda yazmıştık.
Fransızlar Adana'yı işgal ettikten sonra Mersin Limanı'ndan büyük bir kısmı buradan giden Ermeniler olmak üzere yüz bin Ermeni'yi Adana ve çevresinde yerleştirmişlerdir.
Adana ve çevresi çok ağır şartlar altında büyük bir mücadele vermiştir. Ermeniler, Fransızlarla birlikte, Adana ve çevresi halkına akıl almaz işkence ve zulüm yapmışlardır.
Bu konuda, Yeşilova Şehitliği örneğini gidip yerinde görmek bu söylediklerimizin ne kadar gerçek olduğunu anlamamıza yardım edecektir.
Adanalının Mustafa Kemal ATATÜRK daha burada iken verdiği bu mücadele kararı işte Gazi'nin düşüncelerini etkilemiş ve ona cesaret vermiştir. Bu durumun en açık şekli Büyük ATATÜRK'ÜN 15 Mart 1923'de eşi Latife Hanımla yaptığı ziyarette Adana Türkocağı'nda söylediği sözlerdir:
"Bende bu vekayiin (yani Millî Mücadelenin) ilk hiss-i teşebbüsü, bu memlekette, bu güzel Adana'da vücut bulmuştur."
Bu sözler, biz Adanalılar için olağanüstü gurur vesilesidir. Yeri gelmişken hemen bir konuyu aktarmalıyım. Daha önce de gerek televizyon programlarımda, gerek gazete yazılarımda, gerekse yaptığım konuşmalarda bu ifadenin Adana'da herkesin görebileceği yerlere kazınması gerektiğini sürekli belirttim. Ancak, maalesef bu konuda şu ana kadar hiç bir girişim olmadı.
Tekrar zulüm konusuna dönersek, özellikle 10 Temmuz 1920 tarihinde adına Kaç kaç dediğimiz olaylar insanlık dışı vahşetin, zulmün, acımasızlığın yaşandığı olaylar olmuştur. Adanalılar üzerine rastgele her yerde ateş edilmiş ve insanımız her şeyini bırakıp büyük bir kısma dağlara büyük bir kısmı da güneye kaçmak zorunda kalmışlardır.
Bu tarihten sonra, 5 Ağustos'ta Pozantı'da Büyük ATATÜRK ve Fevzi Çakmak Paşa'nın katılımı ile bir Kongre toplanmış ve şehir merkezi bu ilçeye alınmıştır.
Sonuç olarak verilen büyük mücadeleler ile ve Ankara'nın çok akılcı siyaseti ile Fransa, 1921 yılında barış istemek zorunda kalmış ve 21 Ekim 1921'de iki ülke arasında Ankara Anlaşması yapılmıştır.
Fransızlar, 5 Ocak 1922 tarihinde tamamen Adana'yı terk etmişlerdir. Bu gün Adanalılar Büyük Saat ve Ulucami arasında büyük bir bayrak asarak işgalden kurtulmanın sevincini müthiş bir coşku ile kutlamışlardır. O günden beri her yıl 5 Ocak Adananın Kurtuluş Günü olarak kutlanmaktadır.
5 OCAK BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN!
5 Ocak günü biz Adanalılar için bir de Bayrak Şairi olarak tüm Türkiye'nin yakından tanıdığı Cumhuriyet Tarihimizin en büyük şairlerinden biri olan Arif Nihat ASYA'YI anma günüdür. Çünkü, bu büyük şair, hemen herkesin bildiği Bayrak Şiirini yine 5 Ocak'ta yazmış ve aynı gün öğretmenlik yaptığı Lise'de bir öğrencisine okutmuştur.
Büyük Şair, ne tesadüftür ki, 5 Ocak 1975 tarihinde hayata gözlerini yummuştur. Kendisine Tanrı'dan rahmet diliyor, minnet ve şükranla anıyoruz.