10 KASIM

11/11/2022 02:32 706

                                                           

Yeni bir 10 Kasım gününe daha geldik. Bu 10 Kasım 84.yıldönümü. Başbuğ Mustafa Kemal ATATÜRK’ÜN 84. Ölüm yıldönümü. Son yıllarda olağanüstü ölçülerde artmış olduğu gibi, bu yıl da yine muhteşem bir ilgi ile büyük Türk anılıyor.

30 yıldan beri gerek televizyon kanalları ile gerek gazete yazıları ile gerekse de yaptığım konuşmalarla Gazimizi anlatmaya çalışıyorum ve her şeye rağmen.

Bugün gelinen noktada Gazimize sarılmanın bu kadar fazla olduğunu görmek gerçekten verilen emeklerin boşa gitmediğini göstermesi açısından önemsemiş bulunmaktayım.

Şimdi yeni bir aşamaya geçmek gerektiğini düşünüyorum.

Mustafa Kemal ATATÜRK’ÜN verdiği mücadele elbette bir takım evrensel değerlerle de doludur. Ancak temel görevi, mücadele nedeni Türk Milleti içindir. Bu nedenle, her cümlesine Yüce Türk Milleti diye başlayan Gazimizi Türk Milleti sözleri ile anmak şarttır, gereklidir ve hatta zorunludur.

Mustafa Kemal ATATÜRK’ÜN akıl almaz başarısındaki temel neden Türk Milleti’ne inanması, güvenmesi ve ona bağlılığıdır. “Ben size ölmeyi emrediyorum” diyen bir Lider’in bu özgüveni nereden gelmektedir? İşte Türk Milleti’ne olan güvenindendir.

ATATÜRK soyadı ne demektir? Sanki bazan sıradan bir soyadı imiş gibi kullandığımız bu soyadı aslında Başbuğumuz tarafından uzun uzun düşünülerek, araştırılarak konulmuş bir soyadıdır.

Bu nedenle bir kesimin milletimiz deyip de hangi millet olduğunu söylemediği gibi, ATATÜRK’Ü anarken de Türk Milleti demeden anmak eksiklik olacaktır.

Hele “NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE” diyen bir dünya devine haksızlık olacaktır.

Yukarıda söylediğim gibi bir takım evrensel değerler gözeten Büyük Ata, evrensel değerleri bile Türk Milleti özelinden hareketle değerlendirmiştir.

Örneğin “Bağımsızlık Benim Karakterimdir” derken, kendi şahsının karakter yapısından bahsetmemektedir herhalde, değil mi? Dünyada millet tarifine giren topluluklar Bağımsız olmalı ve buna en layık olan ve uygulayan da Türk Milleti demektedir.

Tıpkı “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” örneğinde olduğu gibi. İçeride ve dışarıda Türk Milleti’ne dil uzatılmadığı müddetçe Sulh içinde yaşamayı tercih ederiz demektedir.

Sözlerimi fazla uzatmadan kendisine “Türk Nedir?” diye sorulduğunda kendi el yazısı ile verdiği cevabı aşağıya alarak Başbuğumuzun ve değişmez Başkomutanımızın nasıl bir Türk tarifi yaptığını görelim.

“Bu memleket, dünyanın beklemediği, asla ümid etmediği bir müstesna mevcudiyetin yüksek tecellisine, yüksek sahna oldu. Bu sahna 7 bin senelik, en aşağı, bir Türk beşiğidir. Beşik tabiatın rüzgarları ile sallandı; beşiğin içindeki çocuk tabiatın yağmurları ile yıkandı. O çocuk tabiatın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvela korkar gibi oldu; sonra onlara alıştı; onları tabiatın babası tanıdı, onların oğlu oldu; Bir gün o tabiat çocuğu tabiat oldu; şimşek, yıldırım, güneş oldu; Türk oldu. Türk budur. Yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir.”