Dili olsa da konuşsa-1

Geçmişten günümüze gelen bir söz vardır; “Parasız adam, gereksiz adamdır!”

Onur kırıcı bu sözü söyleyen her kimse, eğer günümüzde yaşasaydı eminim o da parasız, pulsuz kalırdı.

İnsanoğlu işte.. Maalesef çevremizde halden anlamayan, patavatsız, düşüncesiz yığınla insan topluluğu var. Böyle sözleri söylemeyi kendine görev bilen, uluorta söylemekten çekinmeyen cahillerle dolu memleket.

İnsanlar konuşur, konuşur, konuşur…

Sustura bilene aşk olsun.

Yeter ki diline düşmeyesiniz!

Üstelik kendi konuştuğu yetmezmiş gibi, hayvanları bile konuşturanlar olmuş.. Hayvanların diline tercüman olan o isim ise, bildiğiniz üzere meşhur Fransız şair ve yazar La Fontaine’dir.

İnsanlar konuşur, hayvanlar konuşur, doğa konuşur…

Peki, paranın konuştuğunu hiç duydunuz mu?

Ben duymadım…

Ama ya konuşsaydı…

Hadi, tıpkı La Fontaine’nin hikâyelerinde hayvanları konuşturduğu gibi, biz de paraları konuşturalım.

Benim La Fontaine’den neyim eksik, öyle değil mi?

Ben de bir hikâye uydurayım

***

Hikâye bu ya...

Türk Lirası’ndan oluşan arkadaş grubu, bir kahvede çay içerken kendi aralarında dertleşir. Madeni ve kâğıt para olarak iki ayrı masada oturan Liralar, Of’laya, Puf’laya sohbet eder. 5-10-25-50 Kuruş ve 1 Lira aynı masada, elleri kafalarında dertleşirler.

Bunu gören meraklı bir dost, “Merhaba arkadaşlar. Hayırdır, Karadeniz’de gemileriniz mi battı? Neden böyle kara kara düşünüyorsunuz?” diye sorar.

5 Kuruştan, 1 Liraya kadar hepsi aynı anda; ‘Ahh be dostum, ne halimizi soran var, ne de değerimizi bilen. İmalatımız bile bizden daha pahalı, daha kıymetli! Sen bize bakma.. Aslında biz yokuz! Bizi kendi halimize bırak dostum. Bak yan masada ağalar oturuyor, sen onların yanına git.’

Yan masaya geçen meraklı dost ilk olarak 5 Lirayı görür ve sorar, “Günaydın 5 Lira kardeş. Nasılsın, nasıl gidiyor?”

 ‘Hayırlı sabahlar efendim. 'İyiyim, iyi gidiyor' dersem yalan olur. Hiç iyi değilim!’

“Solgun, yılgın, bitik duruyorsun.. Bir sorun mu var?”

‘Ah efendim ahh... Sorunum bir olsa razı olacağım. 10 bin, 100 bin, milyon, trilyon, hatta katrilyon...’

“O düzeylerde mi?”

‘O düzeylerde değil, o düzeysizliklerde efendim. Yerlerde sürüyorum, yüzüme bakan, eğilip alan yok. Geçenlerde, küçük bir çocuk beni yerde kırış kırış, buruşuk halde gördü. Annesinin eteklerini çekiştirerek, 'alayım mı anne?' diye sordu. Sakın alma, bir işe yaramaz!' dedi. O kadar zoruma gitti ki efendim!’’ (Devam Edecek…)

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Hakan Toytekin - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak 5 Ocak Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan 5 Ocak Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler 5 Ocak Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı 5 Ocak Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.