Çukurova Üniversitesi Endüstri Mühendisliği öğrencilerinden bir konferans daveti aldım. Konferansı Yöneylem Grubu öğrencileri düzenlemiş. “Sektör Zirvesi 17” konu da “Farkındalık” Konuşmacı ise Sedat Memili’nin tabiriyle “Bizim Namık.”
Sedat Abi’nin de sevdiği bir insan olması nedeniyle rica ettim ve konferansa birlikte gittik.
Öğrenciler bizi çok sıcak karşıladı. Namık Kemal Biçer öğrencilerle sohbete başlamış bile…
Çevresinde tespit edebildiğim kadar, Nilay Gökbudak, Elvin Özekenci, Ladin Özdemir, Nursel Özkan, Sera Sertdemir… Bu liste uzun, bunlar tespit edebildiklerim.
YÖNEYLEM GRUBU VE PROJESİ
Gözlerimde, “Yöneylem grubu nedir? Ne iş yapar? Neye yarar? Gibi sorularla bakıyordum gençlere ve Elvin Özekenci’ye sordum bunları. Bana programın tanıtım sitesinden bir bölüm gösterdi:
Bu programın genel amacı endüstri mühendisliği ve yöneylem araştırması konularında araştırmalar yapmak ve öğrencileri daha ileri dereceler için güçlü bir analitik altyapı ile donatmaktır. Programın araştırma alanları uygulamalı yöneylem araştırması, üretim yönetimi, bilgi yönetimi, kalite mühendisliği ve sağlık sistemleridir.
Bu programda endüstri mühendisliği ve yöneylem araştırması konularında uzmanlaşmak isteyen öğrencilere teorik ve uygulamalı bir eğitim verilmetkedir. Öğrenci profili özel ve kamu sektörlerinde çalışan veya akademik kariyer düşünen endüstri mühendisi ve ilgili mühendislik/fen branşlarından oluşmaktadır. Programdaki dersler uygulamalı yöneylem araştırması, üretim yönetimi, bilgi yönetimi, kalite mühendisliği, sağlık sistemleri ve ergonomi konularını içermektedir. Derslerin yanında, Bir yıl süren tez çalışmasında öğrencilerden teorik ve/veya uygulamalı bir konuda özgün bir çalışma yapmaları ve jüri önünde başarıyla savunmaları beklenmektedir. “
“Yani?”
“Yani, Pink Organizasyon gibi başarılı olmuş ve sektöründe farkındalık oluşturmuş kişi ve kurumları bir plan dahilinde davet ettik. Onları deyimlerini dinleyip, geleceğimiz için daha iyi planlar yapmayı amaçlıyoruz…”
İki gün sürecek olan “Sektör Zirvesi’2017” etkinliğinin ik konuşmacısı, Adana’nın gurur duyduğu organizasyon şirketinin kurucusu Namık Kemal Biçer. Daha sonra Tosyalı Holding İcra Kurulu Üyesi Şerif Tosyalı’nın konuşmasıyla devam edecek etkinlikte SİEMENS, Renault, TAB GIDA, Filli Boya gib, uluslar arası kurumların temsilcileri söz alacaklar. Son olarak da Sümela’nın Şifresi -3 filmi oyuncularından Çetin Altay ile Emin Albayrak’ın katılımı ile son bulacak.
Açılış Konuşmasını Prof. Dr.Mesut Başıbüyük yaptı. Ardından Rektör Yardımcısı Prof.Dr. Şeref Erdoğan söz aldı. Rektör Mustafa Kibar adına katıldığını belirten Erdoğan, üniversitelerde bu tür çalışmaların önemine değindi ve etkinliği düzenleyenlere, katılımcılara ve sektör temsilcilerine teşekkür etti. Konuşması ne kadar alkışlandı ise, konuşması bitince salondan gitmesi o denli kınandı.
Sonra Tema Vakfı Adana İl Temsilcisi Kenan Deniz söz aldı. Çok önemli bilgiler verdi. Bu özel olarak bir yazının konusu olabilecek düzeydeydi.
*
EXPO-2016’NIN ADANALI KOMUTANI
Etkinliğin ilk konuşmacısı olarak kürsüye davet edilen sunucu Namık Kemal Biçeri şöyle anons etti: Türkiye’nin ilk ve en eski organizasyon şirketi olan PİNK Organizasyonun kurucusu ve EXPO-2016 ANTALYA etkinliğinin operasyon yöneticisi…
Sayın Biçer, konferanstan çok karşılıklı sohbet ve konuşmalara başladı. Arkadaşlar aranızda bir planı olan var mı? Diye öğrencilere sordu. Öğrenciler çok değişik yanıtlar yerdi. Yoğunluk olarak şu an planlarının mezun olmak olduğunu söylediler.
MOBİL DOĞDUM MOBİL YAŞIYORUM
Arkadaşlar plan, doğduğumuz gün ile öldüğümüz gün arasında yaşadığımız her konuya plan denir. İnsanın bilincinin oluşması bir anlamda planının oluşmasıdır. Üniversiten mezun olmak benim de planlarımın arasındaydı ama 12 Eylül’ün hayatımda olması planlarımın arasında değildi. Mezun olmak konusundaki planım, 12 Eylül’e göre yeniden şekillendi ve üniversitenin 1. Yılında ayrılmak zorunda kaldım.
Ortaokulu 3 ilçe, liseyi 4 ayrı yerde okuyarak mezun oldum; böylelikle bütün planlarıma rağmen mobil olarak başlayan hayatım mobil olarak devam ediyor.
Böyle mi planlamıştım? Hayır.
Ama yaşıyoruz ya, planlarımız hala devam etmektedir.
BAŞARIYA GİDEN YOL BAŞARISIZLIKTAN GEÇER
Sedat Memili’nin 1997 yılında yayınlamış olduğu İntihar: İçimizdeki Put adlı kitaptan yaşanmış örnek paylaşıyor. Memili’yi duygulandıran bir andı.
Sayın Biçer bir soru ile konferansına devam ediyor: “Benim hikayem neden sizin hikayeniz olmasın?
Hayatım boyu başarı hikayeleri dinledim. Herkes nasıl başarılı olduğunu anlatıyor. Oysai başarıya giden yol başarısızlıktan geçer. Başarı merdiveni, başarısızlık basamaklarından oluşmaktadır. Size, beni bu noktaya getiren başarısızlık hikâyelerimi ve başarısızlığın dünyanın en güzel olaylarından biri olduğunu anlatacağım ve sonrasında yine soracağı: Hikâyem, neden hikâyeniz olmasın?
Başarısızlığı tatmayan bireyin, başarının hazzını yeterince alacağını sanmıyorum.
Başarıyı gözümüzde neredeyse kutsamışız. Daha çocukken başarılı olma konusunda aile baskısı başlar. Çocuklar neredeyse bunalır. Benim de çocuklarım var. Başarısızlıkları, en az başarıları kadar beni mutlu ediyor.
Yılda böyle değerli topluluklara üç dört konuşma yaparım. Yapılan konuşmaları da dinlerim. Ama hep başarı hikâyeleri var. Siz hiç başarısızlık hikayeleri dinlediniz mi?
*
Kullandığım araç küçük bir kazaya karıştı. Olay Adana dışında geçiyor. Polis beni gözaltına alıp nezarete attı. Bir iş için o şehirde bulunuyordum, bu aksilik işlerimi aksatacağı için canım sıkıldı. Çünkü nezarette yatmak planlarımın arasında yoktu. Az sonra bir alkoliği de getirdiler. Neyse ki o bir köşede sızdı kaldı.
Sonra bir hırsız getirdiler. Yerinde duramıyor bir öte bir beri küçücük yerde dolanıp duruyordu. Ve bir sahte evrakçı…
İnsanın ne zaman hangi durumda olacağını bilmek çok zordur ve bunlar planlarımın dışındadır.
Görünürde hepimiz aksilik ve başarısızlık sonucu buradayız. Gözlediğim şuydu.
Alkolik sızmıştı; durumunun farkında bile olmadı. Çünkü bunu fark edecek bilinci kaybolmuştu. Bilinci kaybolmuş insan için ne başarı vardır ne de başarısızlık.
Sahte evrakçı, zeki idi bir çok bilgisi vardı ama insanlık zararına işleyen bir bilinç sahibiydi. “Ulan tüh! Keşke şunu şöyle yapsaydım veya şöyle yapmasaydım” diye hırsızla konuşuyordu. Demek birbirlerini tanıyorlardı. Hırsız da yakalanmasını bir başarısızlık olarak görüyor ve daha önceki başarı hikâyelerini anlatıp övünüyordu.
Plansızlık beni böyle bir grubun arasına düşürdü ve ben işte o zaman “Başarı” ve “başarısızlığın” ne olduğunu yeniden sorgulamaya başladım.
Atomu parçalayamadığı için kendini başarısız sayan bir bilim adamı ile polise yakalandığı için kendini başarısız gören bir hırsızla aynı dünyada yaşamak, benim planım değildi. Ama yaşıyoruz.
Bir insan “oh be hasmımı nihayet öldürdüm” diye başarısına seviniyor. Diğeri de doktor: “Oh be hastayı yeniden yaşama döndürdüm” diye seviniyor. Biri öldürdüğü, diğeri yaşattığı için kendini başarılı görüyor ve ikisi de bu dünyada benimle birlikte yaşıyor.
Hırsız, kameraları atlatarak soygun yapmayı başarı olarak algılıyor, teknik eleman da hırsızı yakalayacak kamerayı ürettiği için başarılı oluyor.
İşte hayatımız bu tercihleri yapanlarla birlikte geçerken, bizim de planlarımızın tıjır tıkır işlemesi mümkün değildir.
Sayın Biçer kendisini bu noktaya getirmiş olan hayatından kesitleri olağanüstü güzel bir dille anlattı. Öğrencileri hem tebessüm ettirdi hem de düşündürdü. Konuşması sık sık alkışlarla kesilen Biçer; “Hikayem neden hikayeniz olmasın?” diye soruyla bu sohbeti bitirdi.
O kadar çok not aldım ki, hepsini paylaşamadığım için üzgünüm.
Konferansın sonunda EXPO-2016 ANTALYA etkinliğinden derlenmiş bir video gösterisi yapıldı.
Bir adanalı olarak çok gururlandım.
Gerçekten de Sedat Memili’nin daha önce sözünü ettiği gibi PİNK NAMIK diye bilinen ve sevilen Namık Kemal Biçer bundan böyle “Bizim Namık” olarak anılmayı hak ediyor.